SİYAHKUŞAK

“ESAT BEY KARATE’YE DİNAMİZİM VERECEK”

“ESAT BEY KARATE’YE DİNAMİZİM VERECEK”

Röportaj: F.Vural YILMAZ 2010-06-28/14:08:29

Türk karatesine büyük emekler veren Üstad Yenal KARAHAN hocamızı ziyarete gidelim istedik. SİYAHKUŞAK Ailesinden yazarlarımızında selamlarınıda alarak yola çıktık ve Shito-Ryu stilinin büyük ustasına konuk olduk. Geçmiş olsun dileklerimizi ilettik, sağlık-sıhhat diledik.

Amacımız ziyaretti ama müsadesi olursa değerli görüşlerinden yararlanmak istediğimizi belirttik. Sağolsun, bizi hiç kırmadı ve o değerli dörüşlerini SİYAHKUŞAK okur ve ziyaretcileri için paylaştı. Bakın ders çıkartmamız gereken bu söyleşide Üstad bir çok önemli mesajlar verdi, bazı konulara dikkat çekti.

SİYAHKUŞAK: Yenal Hocam Merhaba; Öncelikle yazar arkadaşımızın selamlarını iletmek isterim. Hepsinin selamları var.

Yenal KARAHAN: Çok sağolsunlar, teşekkür ederim.

SİYAHKUŞAK: Hocam Fatih İnce’nin bir sorusu vardı, isterseniz bu güzel söyleşiye onun sorusuyla başlayalım…

Hocam, dünden bugüne Türk karatesine genel bir değerlendirme yaparsak yarınlara nasıl bakarız?

Yenal KARAHAN: Ne yazıktır ki çok üzüldüğüm konu şu… Türk karatesi artık “Do” dediğimiz verdiği felsefenin dışında salt spor karate olarak kalmıştır. Yani insanlar gidiyorlar turnuvalara giriyorlar, altın kazanıyor, gümüş kazanıyor, şu oluyor, bu oluyor. Tabii onun getirisi oluyor belki bilmiyorum… Ben karateden bir kuruş almadım. Orada bir şey görüyorsunuz ki karatenin felsefesine hiç dokunulmuyor. Sadece Do, Do, Do onun adı geçiyor, “Do” nedir anlatan kalmamış.
Başkan Esat Bey’i şahsen tanırım. Esat Bey hakikaten seçimlerde karatenin ilerlemesi için dinamizim verecek çok iyi bir adaydı. Bana göre onun seçilmesinden çok memnun oldum. Tabii çocuk ne yapsın, bir Karate Federasyonu’nun, spor federsyonun başına geldi. Spor yapacak.

Onuda şahsen suçlamıyorum, başarılarının devamını diliyorum…
Yanlız bütün arkadaşlar biz eski hocalarla bir konuşsun, katenin felsefesini öğrensin. Fikir almasın, onun kafasında fikir var ama felsefesini öğrensin… Avrupa karatesini kuran Henry Plee (10 Dan) yüksek karate diye bir şey yapar. Şimdi kendisi 84 yaşına geldi. Onunda bir rahatsızlığı var. Bende arada bir ona Reiki veriyorum. Gelirdi buraya ve kendini hiç kimseye sezdirmezdi. Evime gelirdi, bende kalırdı. Bu kadar alcak gönüllü bir insan. O şimdi yüksek şey dediği Mental karate (Beyin karatesi) yapıyor. Çok isterim ki Türkiye’den de böyle insanlar çıksın. Yurt içinde yada yurt dışında o ve ona yakın hocalarımıza gidilsin. Yurt içinde mutlaka vardır… Hakkı Hocamın felsefesini daima beğenmişimdir. Ama onlarda profesyonel olarak spora kaymıştır. Zannadiyorum şimdi toparladı. Kendilerine saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.

SİYAHKUŞAK: Türk karatesine emek veren Kancho Hakkı Koşar, Büyük Usta Ferhat Özsert ve aralarında sizinde bulunduğunuz değerli hocalarımızın çok hatılanmadığı, unutulduğu söylenebilir mi? Kısaca biz bu büyük değerlere sahip çıkıyormuyuz?

Yenal KARAHAN: Şimdi efendim ben kendi adıma konuşabilirim. Benim talebelerimin beni unuttuğunu söyleyemem. Ama her sene gittikce sıhhatim bozuluyor. Şu anda kalbime pil takıldı mesela… Demek ki rahatsızlığım ağır. Ben mecbur kaldım çekildim.

Parkinson hastasıyım, tansiyon hastasıyım. Çekildiğiniz zaman uzakktan seyrediyorsunuz. Hayat bir yumak ve devam ediyor. Talebeleriniz devam ediyor… Onları gördükce mutlu oluyorum.
Bu camianın kendimi demiyeceğim ama bir Hakkı Koşar’ı, bir Fatih’i, bir Hakan Alpay’ı bir Atilla Çeliktürk’ü rahmetli Hamit hocamızı ve tamamını unutacağına inanmıyorum, inanmak istemiyorum.

SİYAHKUŞAK: Shito-Ryu stilini ülkemize kazandıran bir Hoca olarak tanıyoruz. Tabii ki bir çok farklı çalışmalarınızda var. Bu konuda yapmış olduğunuz çalışmalar, beraber çalıştığınız senseiler ve bağlı bulunduğunuz organizasyon hangileriydi?

Yenal KARAHAN: Ben çok şanslıydım. 1990 yılında vefat eden Soke için Fransa’da ki Shito-Ryu hocamız Tamburini Sensei bizleri koydu bir uçağa, Japonya’ya götürdü. Orada cenaze merasimine katıldık.
Daha sonra Yondai (4. Dan) seçildim. Soke ile çok yakın ilişkilerim oldu. Yani Seishinkai’ye girdim ve hala mezara kadar Seishinkailiyim. Shihan Masuaki Minamide hocamda vefat etti. Sensei Hayashi (10.Dan Shito-Ryu) hocamda vefat etti. Bu değerli hocalarla hep çalıştım. Tabii bizim o zaman yaşımız 45 falan, onlar ise 80’e gelmişlerdi.
Dolayısıyla ben bu açıdan çok şanslıyım. Ondan sonra 8-10 kez Japonya’ya gittim. Hatta bir ekipte götürdüm buradan. Yani orayı gördüler anladılar. İçlerinde Japon felsefesinin ne olduğunu anlayan varsa ne mutlu bana…

Hakan hocamla gittim, Aybars Kılıçhan vardı, onu götürdüm ve bunları zevkle yaptım. Orada ki Yondai sokemiz de misafirlerimizi karşıladı. Çok hoşuma gitti. Bakın orada gördüğünüz 93 yılında verdikleri bağlılık mükafatı. “Prize For Endeavour” Bana birilerini gösterin kolay kolay böyle mükafat alsın… Yani bağlılık mükafatı. İşte benim çalıştığım en önemli kişiler bunlardı.
Dahası Mıtsuara, Masutara var, say say bitmez… Kozokuniva mesela… Sandan Soke’nin oğlu (üçüncü Soke) Sokokuba’nın oğlu… Bize çok emeği geçmiştir.

SİYAHKUŞAK: Hocam Stilin dışında yapmış olduğunuz çalışmalardan bahsedermisiniz.

Yenal KARAHAN: Büyük Hocam 90 yılında bana Reiki’yi göstermeye başladı. Oğlumla birlikte 99’da vefat etti. Oğlum 23 Nisan’da vefat ederken Yondan Sokemiz 30 Nisan’da vefat etti. Ciddi bir şekilde bağlılık duyduğum için oğlum kadar olmasada ona yakın onada üzüldüm. İyiki bana bir şey olmadı.  Dayanamıyordum… Olmaz böyle bir şey… Gitmiş Shito-Ryu’da Dünya ikincisi olmuş. Bakın orada federasyon başkanımızın imzası var. Oda geldi.
Bir çocuk pat diye ölüyor. Ardından pat diye Soke ölüyor. Kendisi çok insancıl bir kişiydi. Gerçekten sağlığında Fransa’da öyle bilinirdi.

İşte orada Reiki’ye merak sardım. Onlar içlerinede zor alıyorlar. 4 yıl sürdü bu çalışma… Sonra şifacı Şihan olarak mezun olduk, geldik. Bir geldim ki burada insanları soyuyorlar. Adam Reiki yapıyor seni uyumladım diyor aman Allahım! Yani insanda bir vicdan olmalı. O zaman elimdeki birikimlerimle bir yer tuttum ve mücadeleye girdim. Dedim ki “Burada Reiki bedava öğretilecek.” Bir kitap yazdım, 3 baskı yaptı. Reiki’de görülmeyen bir şey…
Onun haricinde sualtı çalışmalarım vardı. Sualtı takımımızın kaptanıydım ve 36 yaşında bıraktım ve karateye başladım.

SİYAHKUŞAK: Karatede ki ilk yıllarda yapmış olduğunuz çalışmalardan sonra Avrupa’ya açıldınız…

Yenal KARAHAN: Sonra Hakkı hocamızla tanıştım. İlk adımları, ayakta durmayı, yumruk atmayı yani ne varsa hep ondan öğrendim. Yalnız Hakkı hocamın yaptığı Shotokan ile benim Avrupa’da tanıdığım (Brüksel’de bir seminerde) Mıtsusukı Harada’nın karateleri arasında büyük fark gördüm. Traditional Karate’de vucut kasılıyor, vuracağı zaman, kasılıp vuruyor, yine gevşiyor. Ötekiler diyor ki kasılı vucut ölmüş vucuttur, hiç kasılmayacaksınız. Yumuşak haraket edeceksiniz ve son anda sıkıp sonunda bırakacaksınız.

Ben Shotokai’ye epey devam ettim. Bu stil 5 Dan’dan yukarıyı kabul etmiyor. Funakoshi Hoca 5 Dan vermiş. Paris’e gidip geldiğim için çalıştım ve 4 Dan’a geldim. Orada Sandai Sokemiz ile tanıştım. Bu Sokemizin bir başka seminerindeydim onu seyrettim. Shito-Ryu yapıyormuş… Nedir bu stil dedim. Shito-Ryu… Dedim ki, “Ben bu stile aşık oldum.” Bana, “Biz onlara çok alışkınız, böyle lafları çok duyduk, geleceksin benim Dojom’da seni çalıştırırlar. Adam olurmusun-olmazmısın çıkar meydana!” dediler. Tabii bunun ertesi yıl gittim. Beni aldılar en arkada şöyle kapının önüne bir yere… Ne burası diyorum. Açtım WC imiş. Sonra ordan gittik yavaş yavaş en öne kadar Allah’ın izniyle.

SİYAHKUŞAK: Siz Türkiye’de ilk Shito-Ryu çalışması yaptığınız zaman karşınızda engel buldunuz mu?

Yenal KARAHAN: Tabi ki bulduk, herkes nedir bu derdinde… Adam ekmek yiyor bu işten… Bunu bedava öğretiyoruz. O zamanlar sever-sevmez arkadaşlar, biz yolumuza devam ettik. Fakat ben Hakan Alpay’ı daima yanımda buldum. Atilla Çeliktürk’ü yanımda buldum. Sıtkı Akarsu hocamız daima yanımızdaydı. Açıkcası Mustafa Zigal’de yanımızdaydı.
İşte bu yüzden bir takım zorluk görmemize rağmen öyle çok büyük zorluklarla karşılaşmadım. Benim hiç bir zaman faaliyetimi kesmediler. Hatta lütfedip Milli Takımı bile çalıştırmamı sağladılar.

SİYAHKUŞAK: Karatenin zor yıllarında ülkemizde çalışılan stillerden biride Nanbudo oldu. Herhalde en fazla sıkıntıyı çeken bir stil oydu…

Yenal KARAHAN: Yohinau Nanbu’nun yaptığı biraz farklı geldi. Dünyada 4 ana stilden biri Shito-Ryu… Goju-Ryu’da öyle, Wado-Ryu’da öyle… Nanbudo bunlardan biri değil. Siyahkuşak’ta ki yazılarımdan bir tanesini “Stiller” diye çıkartmıştım. 86 tane stil var…

Aklına gelen stil kuruyor kardeşim. Ben Nanbudo’yu hiç bir zaman çözemedim ama hiç kimseyide küçümsemedim.

SİYAHKUŞAK: Bugün gelinen noktaya baktığımız zaman o günkü zor mücadeleniz ve yapmış olduğunuz karate çalışmalarınız için, “Evet biz zorlamıştık ama bugün Shito-Ryu’nun WKF’nin 4 stilinden birisi olması ve Türk karatesine yapılan katkı nedeniyle yaptığımız çalışmalarla katkı sağladık, memnun ve mutluyuz” diyebilirmiyiz

Yenal KARAHAN: Tabii o zamanda 4 stilden biriydi. Biliyorsunuz WKF’nin kabul ettiği 4 tane stil var. Dünyada Shito-Ryu’da bunlardan biriydi.
Nerede zorlandık konusunu biraz açarsak bazı Kata yarışmalarında hakemler
Shotokan’dan geliyordu. Yavaş yavaş onlarda kabul etti. Her şeye rağmen gayet memnunum. Şu anda görüyorum ki gayet iyi gidiyor. Necmi götürüyor.

SİYAHKUŞAK: Necmi hocamız sizden sonra sorumlu konumunda olan hocamız mı?

Yenal KARAHAN: Şimdi o beni aşan bir konu… Çünkü federasyon seçimlerinde bir başkasını takip etti. Biz bir başkasını takip ettik. İzmir’de ki Naci Hoca bir başkasını takip etti. Dolayısıyla “Benim arkamdan şu gelecek”  diyemedim Japonya’ya… “Hala ben burada oturuyorum kıpırdayamıyorum” dedim. Bana “Sen kıpırdama, öyle kal” dediler. Çünkü ben aynı zamanda Seisınkai’nin Asbaşkanıyım… “Sen kal” dediler, Shihanımız olarak.
Mehmet Güngel iyidir. Antalya’da Süheyla iyidir. Necmi iyidir. Yani isterdimki Necmi’yi göreyim tavsiyelerde bulunayım. Ama götürür Necmi bu işi… Hatta Naci’de küçüklerde, çocuklarda güzeldir. Birara TV’de proğrama bile çıktık.
Shito-Ryu’nun içinde bölünmeler olduğu için kimisi Hayaşiha (Ha) klik demektir. Kimisi Seishinkai… Yani herkesin kendisine göre bir görüşü var.

SİYAHKUŞAK: Hocam günümüzde bir çok karate organizasyonu var. Bu organizasyonların çalışmalarını nasıl buluyorsunuz. Bunlar Türk karatesi adına bir kazanç mı, yoksa muhalif yada karşıt bir izlenim veriyormu?

Yenal KARAHAN: Ben hayatımda hep kurulu nizamdan yana oldum. Bu soruyu bana sorarsanız derim ki Türkiye Karate Federasyonu’nu temsil edip sancağımızı taşıyan federasyon bir tane… İçinde kalmak birlikte işbirliği yapmak şartıyla ben bu tip organizasyonların karateye çok şey kazandıracağına inanıyorum. Örneğin JKA çok eskiden kurulmuş ve önemli çalışmalar yapıyor. Yani bir kere o tartışılmaz. Ama bir yerlerde uydurmasyon bir şeyler varsa onu bilemiyorum. Yıllar oldu karateden çekildim. Ama bu tip organizasyonların karatemize zarar vereceğine inanmıyorum. Hepsini bağdaştırıp bir hedef için biraraya gelmeliler… İşte biz başta öyle yaptık, kime zarar verdik ki… Bakın koskoca stil şampiyonlukları geldi. Onun için zarar zannetmiyorum.

SİYAHKUŞAK: Karatenin tanıtımı ve lansmanı 2010’da TKF Başkanı Sayın Esat Delihasan ile ön plana çıkmıştı. Bu sporcu potansiyelinin artması, karatenin canlanması demek. Beraberinde Avrupa ve Dünya şampiyonalarında kazanılan başarı ve o başarıların teşvik edilmesi ile ailelerin çocuklarını karateye yönlendirmesi daha kolay oluyor. Bu konuya nasıl bakıyorsunuz.

Yenal KARAHAN: Dediğim gibi Esat’ı gayet iyi tanıyorum. Kimse farklı birşey düşünmesin… Esat Bey’in bu saydığınız çalışmaları çok iyi yapacağına inancım sonsuz…Tabii inanç derken benim tanıdığım Esat olarak söylüyorum. Şimdi ne durumdadır, kiminle ilişkileri nasıldır, onu bilemiyorum ama bana göre Esat Bey aklı başında bir insandır.

SİYAHKUŞAK: Hocam bir konuda sizinde görüşünüzü merak ediyorum. WKF stilleri ile WKF dışı kalan stillerin hatta Kyokushin ve Ashihara grubu Budokai Karatenin aynı çatı altında olması gerekmiyor mu?

Yenel KARAHAN: Şimdi bu arz ve talep meselesidir. Ashihara Karate, Kyokushin Karate Ferhat Özsert hocamızın karatesidir. Kyokushin Karate yapmış, Mas Oyama’nın stili. Bunun içinden bir bölüm ayrılmış Ashihara adında bir stil kurulmuş. Bu stilleri Türkiye’ye sokmuş…
Yani insanlar var oldukca daima yeni şeyler arayacaklardır. Eğer Dünya halklarına bakacak olursanız hakikaten kurulmuş şeylere teveccüh varsa onu şöyle yada böyle tartışmamak, isteyenin gidip onu, istemeyeninde gelip bunu yapması gerekir. Yani ben bu işin felsefesinden kopmadan her isteyenin demokratik bir şekilde kendisini ifade edebilsin isterim.
Karatenin ayrı çatıltında durması doğalmıdır? Hayır doğal değildir. Dediğiniz gibi tek federasyonda olmalıdır. Adında Karate Do denilen Esat Bey’in federasyonunda olmalıdır. Yani öbür taraf dediğiniz şey. Wushu – Kung-Fu dövüş sanatı… Onu burda anlatayım. Sadece Kung-Fu derseniz, Kung-Fu teknik demek. Kung-Fu yumurta derseniz, yumurtayı çok iyi pişirdiğiniz anlaşılır. Ama bu dünyaya Kung-Fu diye girdi.Dolayısıyla onlarında federasyonun olmalı ve gayet güzel çalışmalılar. Diğer tarafta karate çalışıp hatta hatta kendi aralarında işbirliği yapmalılar.

SİYAHKUŞAK: Yazarımız Salih ÇAM’ın bir yazısında şöyle bir görüşü var; “İnsanlar görmelidir ki, karatede her alternatif vardır; gerçek vuruşlu stiller, kontrollü geleneksel stiller, olimpik spor olarak karate, müsabaka istemeyen teknik stiller vs…” Hocam şunun için söylüyorum; Bugün karate çalışmak isteyen kişi bu düşünce kapsamında aradığını bulması daha kolaydır. Evet karate bir spor branşıdır ama kim nası isterse öyle alır. Bu düşünce doğrumudur.

Yenal KARAHAN: Zaten karate bir felsefe… Bana “nedir?” diye sorulsa şu anda 20 yaşında olsam müsabakaya girmem, bugünkü felsefi düşüncemle… Zaten Funakoshi Hoca ölene kadar turnuva yapılmamış. Funakoshi öldükten sonra ilk turnuvayı JKA yapıyor ve Kanazawa kazanıyor. Saygıdan dolayı yapılmamıştır. O adam bunu böyle söylüyor…
Benim Funakoshi Hoca’ya büyük saygım var.
Funakoshi ne kadar babasıdır, diğer stiller olsun olmasın, o gitmiş Japonya’ya büyük ızdıraplar çekmiştir. Judo’nun kurucusu Jigoro Kano’nun büyük yardımıyla Judokan’dan dünyaya lanse edilmiştir. Adam karate müsabakası yapılmayacak diyorsa her halde bir şey vardır diye düşünüyorum.
Ama Esat Bey bu dediğinizi yapabilirse anneler babalarda karate çalışabilir. Biranda karate Ama Esat Bey bu dediğinizi yapabilirse anneler babalarda karate çalışabilir. Biranda karate patlar. Çocuğun ağzı burnu birbirine girmiş gelirse ne çocuğunu getirir ne kendisi gelir.

SİYAHKUŞAK: Hocam Dan konusunda sizin ne kadar hassas olduğunuzzu biliyoruz. Bu konu üzerine bir değerlendirme yapacak olursak karatedfe Dan’ın olgunluk ve felsefi yönü ile bekleme süresi süresi sözkonusu… Bu konuda görüşlerinizi alırken acaba dünden bugüne Dan’ın konseptinde bir değişiklik oldumu?

Yenal KARAHAN: Şimdi şöyle diyeyim; Bende olmadı düşünce olarak. Hakan Hocamın bana çok kızdığı “Dan denen şey” diye yazı yazmıştım. Onu “Ben bizim sitede yazalım sana bir cevap vereyim, tüylerim ürperiyor” falan dedi. Çok iyi yazar. Espirütüeldir. Hakikaten sevdiğim bir insan….Şimdi gelelim Dan ne demek? Dan seviye demek. Bir Fransız karate hocası tanıdım. Grenoble, ikinci Dan’da, ismini hatırlayamayacağım… mazur görün. Bu adam ikinci Dan’dan öteye, “benim için karate budur” dedi, felsefeyi yakaladı. O adamın karşısında 3’ncü, 4’ncü 5’nci hatta 7’nci, 8’nci, Danlar gelip diz çöküp oturuyor, karate çalışıyordu. Yani bu Dan’ın sanıldığı kadar önemli olmadığın gösteriyor. Dan için Hakkı Hoca’nın bir lafı vardı; “Kemer belde değil beyindedir” demiştir. Asıl bu Halim Yüceses hocanın lafıdır ama tanıtan Hakkı Hoca olmuştur. Çok doğrudur, beyindedir.
Bekleme süresi diyorsun… Bakın ben 5’nci Dan, 6’ncı Dan, Japonya’da 1 sene bekletmişler… 6’dan 7’ye geçmek için 7 sene beklemişim. Olacak şey değil… Demekki bunda bir şey var.

Sizin seviyenizi tartıyor. Yoksa bastırın bastırın ben ononcu Dan’ım deyin. Bakın size şunu anlatayım. Yeni vefat eden Mıtsuakımi önümüzde çok büyük bir yerde çalışıyoruz. Bende çok severek çalışıyorum. Shito-Ryu-Seishinkai elbiseni sıksanız ter akacak. Kendimi vemişin nasıl çalışıyorum. Çoğunlukla Japonlardan ama başka ülkelerden gelen 150 kişi var. Minamide Hoca geldi yanıma, şöyle bana baktı ve eliyle kapıyı gösterdi. Öyle bir kötü oldum öyle bir kötü oldum. Ben burada eşek gibi çalışıyorum afedersiniz. Ama tabi kaldırmaz bu şey… Selam verdim, saygımı gösterdim.
Bakın ertesi gün ne oldu? Ertesi günü tercumanımız Mısoyogi var, o olmasa anlaşamayız. Onu aldım, gittim,selamladım, çok çalışıyordum ama tutup beni dışarı attınız… Rezil oldum. Dediki, “Karatede rezil olmak diye bir şey yoktur. Evet çok çalışıyordun, çok çalışıyordun ama ben senin yanına geldiğim zaman, gözlerine baktığım zaman bizimle olmadığını gördüm” dedi. Bu hayatımda çok önemli bir noktadır. Demekki bakar-körde olabiliyor insan.

SİYAHKUŞAK: Hocam bunlar ne kadar zorluklarla bir yere gelindiğini ortaya koyuyor.

Yenal KARAHAN: Şimdi gidin o adamdan 7 Dan alın, çamaşır gibi sıkar sizi…

SİYAHKUŞAK: Bu stiller, bu danlar bu Türkiye’ye geldi, bu karate bu Türkiye’de öğretildi. Nasıl getirildi, ne zorluklarla öğretildi. Aslında bunları bilmek lazım, çünkü küçümseyen insanlar var.

Yenal KARAHAN: Beni Dan sınavlarına çağırıyorlardı, sonra çağırmaz oldular. Artık bakıyorum biraz hafifledi bu işler…

SİYAHKUŞAK: Söyleyişimize başlarken Fatih Hocamızın bir sorusu ile başlamıştık. Yine onun bir kaç sorusu ile devam edelim;
Shotokan dışında diğr stillerin bir açılımını yapabilirmisiniz. Bu stiller kimler tarafından ve nası başlatıldı. Hangi stiller hangi dönemlerde aktif hale geldi?

Yenal KARAHAN: …Biliyorsunuz Shito-Ryu’yu ben başlattım. Goju-Ryu’da Fatih Hoca ve Enver Hancı Hocalar başlattı. Tabii çok büyük yaş farkı olduğu için Fatih daima iyiydi. Ama öbür Hocamızda kendini bu işe vermiş uğraşmış, yapmış… Wado-Ryu’da Ömer Hoca vardır. İlk başlarda Aydın İnce vardı, sonra çok kilo almıştı. Ayrıca Şenel İnce’nin de adı geçer.

Shotokan dediğiniz zaman Hakkı Hocamızdır. Hatta “Shotokan’ı yılanın deliğini bulsam sokacağım” diyerek iddia ile bu işe başlamıştır.

SİYAHKUŞAK: Tabii bu karateyi yaymak ve tanıtmak anlamında kullanılmış bir ifade, bir deyim…

Yenal KARAHAN: O zaman hiç birimiz shotokandan başka bir stil bilmiyorduk ki…

SİYAHKUŞAK: Fatih Hoca’nın son sorusunu sorayım;
Karate camiasında hizmetleriyle iz bırakan, gerçekten dürüst ve erdemli antrenörlerimiz kimlerdir?

Yenal KARAHAN: Mutlaka çoktur. Mutlaka hepimiz katkıda bulunmak için elimizden geleni yapmışızdır. Ben bir Karate, Shito-Rru hocası olarak öyle yapardım. Brüksel’e Belçika’ya seminer vermeye giderken ertesi gün ne yapacağımızı nasıl “Shin” mental vereceğimizi gece trende çalışırdık.
Baktığınız zaman Hakkı hocamız, Fatih, ondan sonra Naci, Necmi bunlar iyi çocuklardır. Atilla Hoca, Hakan Hoca… Hiç bir zaman kim bu insanları inkar ederse çok büyük nankörlük yapmış olur. Nankörlük onları yıkmaz, nankörlüğü yapan yıkılır. Ersoy Çırlar vardı. Ben ona deli çocuk derdim, biraz sinirliydi. Hatta onunla Güney Afrika’da bir maceramız olmuştu. Oda çok güzel aklı başında bir hocadır. Hamit Hoca vardı rahmetli oldu. Mehmet Hoca var Balıkesir’de… Ameliyat oldu kurtardı.
Yani dağılmış vaziyette o kadar çok değerli hocalarımız var ki, saysak saysak kolay kolay bitmez. Zaten onlar olmasaydı karatenin çatısı olmazdı.

SİYAHKUŞAK: Bunları arasında Kyokushin ve Ashihara gibi stillerin hocası Ferhat hocanın da adı geçiyor.
Yenel KARAHAN: Tabii Ferhat Hoca bir karate stili sokmuş, beğenilir-beğenilmez bunun için efor sarfetmiş, mücadele yapmış, çok meşakkat çekmiş değerli bir insandır.
SİYAHKUŞAK: Şöyle bir tez var. Shotokan yüzde 97, diğer 3 WKF stili yüzde 1’lik paylarla

yüzde 3 paya sahip. Eğer gerçekten bu böyleyse diğer stillere karşı oluşturulan karteli teyit ediyor mu?

Yenal KARAHAN: Vah Türkiye vah! Bu doğru bir laf değil. Evet dünya yüzeyinde Shotokan en çok kullanılan stildir ama yüzde 44 seviyesindedir. Bunları yazmış federasyona vermiştim. Böyle yüzde 1-yüzde 2 demek insanı güldürür. Gülünç olmak isteyen bunu desin. Shito-ryu bugün koskoca bir stil… Ben size Shito-Ryu’nun branşlarıyla birlikte bir krokisini çizsem şaşırırsınız. Wado-Ryu’da öyle… Gidin Japonya’ya “Dojo” diyorsun, Wado-Ryu diye gösteriyor. Sonra gidiyorsun Goju-Ryu diyor. Goju-Ryu az mı Türkiye’de? Mümkün değil. Türkiye’de mutlaka Shotokan yüksektir. Dünyada daha yüksektir. Türkiye dışında onlar yüzde 44 sayılır. Yarısını aşağı yukarı Shotokan almış yüzde 56’sını diğer stiller almış. Başta Shito-Rru gelir, Goju-Ryu gelir, Wado-Ryu gelir.

SİYAHKUŞAK: Hocam karatenin tanımını herkes yapar ama biz istedikki otanımı Yenel Hoca’dan alalım. Karate nedir, ne değildir, karate çalışan sporcu nası olmalıdır?

Yenal KARAHAN: Karate çalışan bir sporcu dediğiniz zaman ben bir fikir veremem. Karate Do çalışan insan demeniz lazım. Karate nedir? Karate öyle söylendiği gibi Boş el bilmen ne falan değildir. Karate aksine insanları bir araya getiren bağdaştıran vucutta fayda sağlayan beyinde fayda sağlayan ve bütün dövüş sanatlarıda enerjiyle uğraştığımız için biliyorum enerji sinizüdaldir . Fakat dövüş sanatları karate başta olmak üzere ki enerjisini ‘sinizüda’ doğru olarak dümdüz göndermeye bakar. Şimdi bütün bunları bir araya koyduğunuz zaman Karate bir kere Ki dediğimiz malum enerjinin insanlarda gelişmesine büyümesine olanak verir.
İkincisinde karatenin insanların beyninde ben cidden ışık sağladığına inanıyorum. Bakın Funakaoshinin bir sözünde “Karteyi doğru çalıştığınız zaman asla döğüşmek için çalışmayacaksınız, kavga dövüş yok” diyor. Aman ha sakın… My We Of Life… Funakohi’nin kitabı orada yazar; “Bir adam üzerinize geliyor, dövüşmemek için her şeyi yapacaksınız. Hatta arkanız duvara geldiği zaman yüzüne tükürün, şaşırdığı zaman kaçın” diyor. Bakın aradaki farkı görüyormusunuz. Burda ben karate biliyorum vururum, kırarım karate bu değil. Karate herşeyden evvel dövüşmemek beynini geliştirmek enerjisini geliştirmektir.

SİYAHKUŞAK: Uluslararası karateyi gözlemleme fırsatı buldunuz. Şu sıralar karateye karşı Avrupa’da yeterli ilgi var mı?

Yenal KARAHAN: Fransa’da Dünya şampiyonu bir karateci vardı. Bu çocuk bıraktı yarışmaları, film yldızı olacaktı. “Koan” diye bir film çevirecekti ama kalpten gitti. O gittikten sonra Fransa, Lüksemburg, Belçika gibi ülkelerde karateye karşı ciddi bir çekinme başladı. Hatta benim Belçikalı bir arkadaşım açıp telefonu diyor ki “Burda kimse yok. Kapamayı düşünüyorum. Karte çok gerilere gitti.” Bence insanları korkutmamak lazım. İnsanlara yüklenmemek lazım. İnsanlar yapabildiğini yapsın.

SİYAHKUŞAK: Yani insanlar karateyi nasıl almak isterlerse öyle almalılar.

Yenal KARAHAN: Evet, evet.

SİYAHKUŞAK: Kaldıki karate küçük bir branş, basit bir şey değil. Kim nasıl çalışmak istiyorsa öyle çalışır.

Yenal KARAHAN: Şu kadarı dışarıda, gerisi buz dağı gibi altta… Karate öyle bir şey.

SİYAHKUŞAK: Olimpik olma konusunda görüşünüz nedir?

Yenal KARAHAN: Olmaz! neden olmaz, onuda söyliyeyim. Kore Taekwondoyu sokmuş, herşeyi yapıyorlar. Mani oluyorlar. Bizim rahmetli Soke çok uğraştı ama mümkün değil.

SİYAHKUŞAK: Hocam müsadenizi istiyeceğim. Son olarak sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Yenal KARAHAN: Ben bütün karate camiasına isimleri saysam çarşaf çarşaf, isim sığmaz. Hepsine sıhhat, afiyet, mantık diliyorum ve hepsini kucaklıyorum.

SİYAHKUŞAK: Sağolun, varolun hocam. Bizde size sağlık, sıhhat, afiyet diliyoruz. Teşekkürlerimizi sunuyoruz.

 

ÜSTADIMIZA SAYGILARIMIZLA…

Üstad Yenal KARAHAN, bugün sağlık nedenleri ile karateden çekilmiş olmasına rağmen aslında çok da çekilmediğini gördük. Karate insan hayatında yer almaya başladığı zaman
onu bırakmak öyle pek kolay olmaz.
Eğer karatenin “Do” ilkesini biraz olsun biliyorsanız o sizi karatede
tutmaya yetiyor.

Biz Üstad Yenal KARAHAN hocamızı ziyaret etme imkanı bulduğumuz
için kendimizi şanslı gördük. Ustadımıza buradan tekrar sağlık-sıhhat
diliyor, sonsuz teşekkürlerimizi
sunuyoruz.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.