SİYAHKUŞAK

‘DO’ SPORLARINDA ‘ULU ÇINARLAR'(!)

‘DO’ SPORLARINDA ‘ULU ÇINARLAR'(!)

Herkesin, mensubu olduğu ve içinde yaşadığı toplumda iyi bir şeyler yapmak için hem isteği hem de yeterli bilgi birikimi olması lazım. İstek var ama yeterli bilgi yoksa veya en azından bir altyapı yoksa, ya da bunun tam tersi bir durum söz konusuysa maalesef hiçbir konuda başarılı olunamıyor. Örnek mi istiyorsunuz? Bakın etrafınıza şöyle alıcı bir göz ile, mutlaka bazı şeyler göreceksiniz.

Yıllarca derme-çatma bir bilgi ve yanlış eğitim sonucu oluşan, kendiliğinden gelişip ortaya çıkan, hatta bizlere eşsiz birer ‘değer’ gibi gözüken kimi şahsiyetler, uzaktan bakıldığında her ne kadar birer “Ulu çınar’’ gibi gözükselerde, aslında onların öyle olmadıklarını görüyoruz. Daha açık bir ifadeyle; onların yanlarına yaklaştıkça, hatta bir fırsatını bulup onlarla yakınlaştıkça, onların yazdıklarını okuyup-dinledikçe hiç de öyle olmadıklarını çok net görebiliyoruz.

Bunların yıllardır birer balon olduklarını, hatta davul gibi çok ses çıkardıklarını ama elle tutulur bir icraatlerının olmadığını çok kısa bir sürede anlamanız da mümkündür. İçinde bulunduğunuz camiaya dışarıdan bakanların da görüntünün aslında zannettikleri gibi olmadığını fark ettiklerini de anlarsınız. Bu kostümlerine düşkün zevatın ne kadar cüce olduklarını görüp fark etmemeniz ise neredeyse olanaksızdır. Sürekli sirk aynasına baktıkları için kendilerini dev-eşsiz-bulunmaz birer dahi görürler fakat kimse ‘kral çıplak’ diyemediği için saltanatlarını günümüze kadar sürdürdüler.

Bu cücelik fiziksel anlamda olmayıp düşünsel alandadır ve bu tipler hiçbir şey üretemezler. Hem zaten iç dünyaları da karma-karışıktır. Sadece etraflarına şedid/şerli/bela imiş gibi görünürler. Yıllardır bulundukları ve mensup oldukları cemiyette etrafa korku salıp laf üretirler. Suyun başına geçtiklerinde ise etrafında ne kadar yalaka varsa onları bir şekilde taltif edip terfi ettirerek, ‘yaşa varol harbiye’ marşı eşliğinde bol bol sertifika dağıtırlar. Hani güzel Türkçemizde bir deyiş vardır, “Şeyh uçmaz, mürit uçurur.” İşte bu veciz söz benim tam da anlatmak istediğim gerçekleri bir çırpıda anlatıyor. Kendileri ile ilgili imaj sorunu olanları ve kendilerini bulundukları yerden daha yüksekte göstermek isteyenleri ve içine düştükleri bu berbat durumu son birkaç yıldır güzel sitemiz SİYAHKUŞAK Web’de, sahasında usta kalemlerden, birbirinden kıymetli hocalardan hep beraber okuyup-izliyoruz.

Son zamanlarda elimden düşürmediğim yazar Alev Alatlı ve grubunun harika bir kitap çalışması var. ‘Safsata Kılavuzu’ isimli bu kitaptan alıntılayıp önemli bulduğum bazı konuları sizlerle paylaşmanın amacı, hem kendi söylediğimiz sözlerdeki türlü mantık hatalarını gidermek, hem de başkalarının söylediklerini, yazdıklarını ‘hatasız anlama yetimizi–kabiliyetimizi’ geliştirmektir.

Ben öyle inanıyorum ki, böylece birilerinin dolduruşuna gelmekten kısmen de olsa korunacağız. Şahsen ben çok istifade ettim bu çalışmadan ve çok şeyler de öğrendim. Aşağıda sunduklarım,
benim bu harika çalışmadan anladıklarımdan ibarettir. Yazının başlığına ve konuya dönecek olursak; Bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamaların tamamına, veya bir diğer deyişle mantık hataları ya da hatalı çıkarımlar sonucu ortaya çıkan boş, temelsiz, asılsız ahkâma ‘safsata’ diyoruz. Günümüzde ‘safsatalar’, maalesef insanlar arası iletişimin önündeki en önemli engelleri teşkil ediyorlar.

Safsatalar, ilk anda geçerli ve ikna edici gibi gözüken ancak yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlar dır. Buna bir diğer deyişle kusurlu ama içi boş akıl yürütme de diyebiliriz. Oysa safsata, insanın muhakeme yetisinin yanlış yönde kullanımıdır ve çoğu kez önyargı, söyleyeceklerimizi yeterince tartmadan söylemektir. Bu davranışlar özellikle; çok genel ifadeler kullanmak, yeterince bilgi sahibi olmadığımız konularda başkalarına ahkâm kesmek, ünlü kişilerin sözlerini kendi iddialarımızın doğruluğunu kanıtlamak amacıyla kullanmak, fikrimizi kabul ettirmek için karşımızdakini aşağılamak, baskı altına almak, statümüzü veya popülaritemizi ileri sürmek, bir başkasının fikrini layıkıyla anlamadan savunmaya geçmek veya saldırmaktır.

Böylesi basit davranışlar ve tartışmalar insanları yetersiz, tutarsız sonuçlara yani safsatalara götürür ve iletişim ortamını çekilmez hale getirir. Ortaya çıkan bu eksik bilgi, batıl inançlar, duygusallık, yersiz göndermeler, acelecilik, özensizlik, genelleme, duygu sömürüsü, Türkçeyi kötü kullanma vs. gibi sebeplerden kaynaklanır. Kendi düşüncelerimizi geçerli olarak ifade etmemizi, başkalarının düşüncelerini ise doğru anlamamızı sağlayan, akıl yürütme, muhakeme, düşünme, ispat ve çıkarım yapma metoduna ‘mantık’ diyoruz. Düşünürken ya da konuşurken, acele kararlar alır, günlük hayatta ise çok sayıda iddia veya ahkâm(hükmün çoğulu) duyar veya okuruz.

Ancak bunların çoğu mantık örgüsünden yoksun olduğu için hem iddia sahiplerinin meramını anlatmaktan uzaktırlar, hem de muhataplarını yok yere yanlış anlamalara, hatta öfkeye sürüklerler. Bunların zaman zaman kavgalara neden oldukları bile olur. Gerçek amaçları ‘üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.’ Bir insanın, günlük hayatında, başkalarıyla iletişimi sırasında okuduklarından ya da muhasebe yapmadan dinlediklerinden doğru sonuçlar çıkarmak için “mantık bilimi uzmanı” olması gerekmez. Lakin, geçerli bir argüman oluşturmak, meramını daha anlaşılır kılmak için, az da olsa mantık bilgisi şarttır. Hemen belirtelim ki, hatalı çıkarsama her zaman bilgisizlik ya da dikkatsizlik sonucunda oluşmaz. Bazı insanlar, ülkemizde çok sık görüleceği üzere okuyucularını, karşılarındakileri yanıltmak için konuşmalarında veya yazılarında bilerek isteyerek hatalı çıkarsama yapabilirler. (Falanca kişi, falanca stili Karate’nin kurucusu ve filanca hoca ‘Karate’nin babası’ vs. gibi.) Meramlarını net olarak anlatmaktan kaçındıkları zamanlarda da hatalı çıkarımlara başvurabilirler.

Böyle durumlarda, doğru ve geçerli akıl yürütme kurallarının tümü olarak adlandırılan mantık, yazılı veya sözlü ifadeleri doğru değerlendirmemizi, nutuklar, söylemler, iddialı kişiler ve yayınlanan metinler hakkında doğru yargılara varmamızı sağlar. Şimdi konunun başında bahsetmiş olduğum ve etrafınızda gördüğünüz/bizzat çalışmış olduğunuz ‘DO’ sporunda karşınıza çıkan ‘ULU ÇINARLARA(!)’ bu bilgiler ışığında güneş gözlüğünüzü de takıp, lütfen tekrar bakınız.(Bu konuya bir başka başlıkla devam edeceğiz.)

Sağlık ve esenlikle kalın.

Fatih İNCE
Goju-Ryu Karate Chief Instructor

(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden
yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.