Fatih İNCE; “Kendi Stillerinin Dışında Kalanlara Adeta ‘kan’ Kusturdular!”

Fatih İNCE; “Kendi Stillerinin Dışında Kalanlara Adeta ‘kan’ Kusturdular!”

Yaşamını Kanada’da sürdüren, Karate ve hakemliğe yaşadığı ülkede devam eden, ayrıca ülkemizde yazılarıyla da tanınan Sensei Fatih İNCE, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye tatil için geldi. İzmir’den İstanbul’a geçince ayağının tozuyla röportaj konuğumuz oldu. Bakın Karate ve dahası neler-neler konuşuldu!

.
F. Vural YILMAZ

SİYAHKUŞAK: Sayın Fatih Hocam Merhaba, yine bir tatil için Türkiye’ye geldiniz, Hoşgeldiniz. Bu İstanbul ziyatetiniz arasında güzel sohbet için teşekkür ediyorum. Okur ve ziyaretcilerimiz sizi yazarı olduğunuz SİYAHKUŞAK Web.’den tanıyor. Yinede hatırlatma babında kendinizi tanıtırmısınız?

Fatih Ince Vural Yilmaz

         Sensei Fatih İNCE, F. Vural YILMAZ

Fatih İNCE: Merhabalar güzel kardeşim Vural bey, hoş bulduk sefalar bulduk efendim. Hay hay memnuniyetle; Bana göre en zor iş, insanın kendisini yine kendi ağzından başkalarına tanıtma olayıdır ve doğrusu ben bunu hiç beceremem. İyisi mi ben bunu işbaşvuru dilekçesi “CV/Resume” yazar gibi değil de, bir sürpriz yapıp batılı tarzda, ‘özelimize’ de azami dikkat ederek, modern bir söylemle başlamak istiyorum izninizle;

“Çocukluk ve gençlik yıllarım Anadolu’nun küçük ve güzel bir şehri olan Kütahya’da geçti. İstanbul’da bulunan bir finans kurumunda işe alınmam sonucu staj ve eğitim için önce İstanbul’da çalıştım, İzmir merkez şubesine tayinim dolayısıyla “olgunluk çağıma” kadar da İzmir’de ikamet ettim. Milenyum(2000) çağına girdiğimiz günden beri de yeryüzünün en güzel ve modern ülkesi, aynı zamanda ikinci vatanım olan Kanada’da yaşıyorum. Karate branşında Türkiye’de değerli Sensei Salih Çam(8.Dan)’ın talebesiyim, 1986 da Siyahkuşak 1.Dan, 1987’de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Ankara-SESAM’da düzenlediği ve 21 günlük ilk resmi “kıdemli antrenör” kursundan sonra da ‘suyun başını tutanların tüm engellemelerine rağmen’ karate hocası oldum. Kanada karate milli hakemiyim, en son girdiğim Dan sınavım olan 2005 yılından beri 5. Dan ve 2003 yılından bu yana da 2.Kademe Karate antrenörüyüm. Bazı sağlık sorunlarım nedeniyle aktif hocalık yapmıyorum. Doktorlarım ne zaman ‘hazırsın’ derlerse, bedenim terlemeye, Karate-gi’m de ıslanmaya devam edecek inşaallah.”

SİYAHKUŞAK: Türkiye’de milenyum çağından önceki dönemde sanırım bazı sıkıntılar yaşadınız! Biraz açarmısınız?

Fatih Ince 1Fatih İNCE: İzmir’in değerli belediye başkanı, güzel insan Dr.Burhan Özfatura döneminde, İzmir B.Şehir belediyesi spor kulübünde, İzmir fuar alanı içinde kalan Celal Atik spor tesislerinde uzun yıllar antrenörlük yaptım. İlk özel salonumu İzmir-Şirinyer/Akıncılar’da, daha sonra sistem değiştirip kulüpleşme sürecinde de İzmir- Üçyol/Altıntaş semtinde 2. salonumu açtım. Birbirinden güzel ve kıymetli yüzlerce bay-bayan başarılı öğrenciler yetiştirdim. Bir yandan bankacılık, diğer yandan 2 dojo’da hocalık derken, malum 28 Şubat post-modern  askeri darbesi, doğup büyüdüğüm toprakları bana da dar etti. Karate camiamızda, (özellikle İzmir’de) bulunan bazı ‘’kötü karakterli, basit ve düşük seviyeli, bir o kadar da kıskanç’’ bazı insan kılıklı-görünümlü şahısların çirkin ve asılsız şikayet dilekçeleri-deli saçması ihbar mektupları sonucunda, İzmir’de dönemin “basiretsiz yönetici ve memurlarınca” çok ama çok sorgulandım. Birçok kez bazı makamlarca takip, tehdit ve tacize uğrayıp derdest edildim. İtiraf etmeliyim ki, defalarca salonum basıldı, hatta birkeresinde kim ne arıyor bilmiyorum ama didik-didik arandı ve suç unsuru olabilecek hiçbir şey bulamadılar. Şahsıma karşı uygulanan bu antidemokratik-ideolojik fiziki ve psikolojik baskılar artarak 1999’a kadar devam etti. Köftecilerin-kokoreçcilerin bile fişlendiği o 28 Şubat’ın baskı ortamından bizler de nasibimizi aldık. Hiç de haketmediğim, insan onuruna dokunan bu çirkin durumlara daha fazla dayanamayıp, ivedilikle kendi ve çocuklarımın geleceğini kurtarmak onların daha özgür ve modern, daha kaliteli bir toplumda, yepyeni bir yaşam kurmak için çok sevdiğim ülkemden ‘kutlu bir yola’ çıktım. Dolayısıyla tam da milenyum çağına girdiğimiz bir ortamda, Fatih Ince 2yukarıda anlattığım bu sebeplerden ötürü İzmir’den yurtdışına-Kanada’ya ‘hicret’ etmek zorunda kaldım ve neticede şükürler olsun ki, ‘muhacir’de oldum.

Karate camiamızda maalesef çokca görülen ve genelde birtakım boş-geveze-cahillerden oluşan sözümona ‘Karate forumları’nda; ‘Fatih hoca ülkeden kaçtı, Kanada’ya sığındı, ülkeyi sattı(!)’ vs. vs. gibi çok basit ve çirkince dedi-kodular yaptılar. Aleyhimde yazılanların hepsini okudum ve not aldım. Bütün bu olumsuzluklara rağmen ben, binler hamdolsun ki her yıl düzenli olarak İzmir’e geliyor, tatilimi en güzel şekilde doğup-büyüdüğüm topraklarda güzel annemle, yakınlarımla, hatta vefalı bazı eski talebelerimle birlikte geçiriyorum. Yine binlerce şükürler olsun ki, yaklaşık 20 yıldır Kanada’nın en modern ve güzel şehri Toronto’da yaşıyorum.

Spor konusunda sırasıyla söylemek gerekirse; 26 yaşıma kadar sporun her dalında ter dökmüş biri olarak; Atletizm, futbol, boks, güreş, judo, Taekwon-do, Nanbudo ve son 28 yıldır da Goju-Ryu Karate yapan, sade ve sıradan bir ‘Karate-ka’yım. Bazı sağlık sorunlarım yüzünden sürekli ertelediğim 6.Dan sınavı için hazırlıklarım bu yıl tamam gibi. 2 tane yarım kalmış ve basılmayı bekleyen kitap çalışmam var ve bunlardan biri ‘Geleneksel Karate Goju-Ryu’.

‘Siyahkuşak web’in sahibi’ siz değerli dostlarımın yapmış olduğu nazik davet gereği, hatta teşvik ve destekleriyle buradayım. Yaklaşık 10 senedir de güzel sitemizde, Türkiye’de Savaş sanatlarının sesi-soluğu olan Siyahkuşak Web’de, mesleğime ve gündeme dair yazılar yazıyorum. Bugüne kadar edinmiş olduğum bilgi ve tecrübelerimi bu sayfalarda özgürce, savaş sanatlarıyla uğraşanlarla paylaşıyorum ve bana sağlamış olduğunuz bu eşsiz olanaklardan çok mutlu olduğumu da ayrıca belirtmek istiyorum. Bu vesileyle site sahibi siz değerli kardeşime birkez daha teşekkürler ediyorum.

Fatih Ince 3

Salih Çam hocam talebelerime seminer verirken. Kütahya-1985

SİYAHKUŞAK: Karateye ilk Nanbudo ile başladınız, hocanız Salih Çam’dı. Nasıl tanıştınız? Nasıl Nanbudo yapmaya başladınız?

Fatih İNCE: Tabir yerindeyse, yatay bir geçişle Taekwon-do’dan Nanbudo’ya geçiş yaptım. 16 yaşımda başladığım ve siyah kuşak sahibi olduğum Taekwon-do’nun olimpikleşme sürecinde, o yıllarda ‘ITF-WTF’ tartışma ve kavgalarının tam ortasında kalmış bir Siyah kuşak olarak, doğup-büyüdüğüm o küçük şehirde adeta terkedilmiş durumdaydım. Değerli hocam Sensei Salih Çam’ın, Nanbudo’nun kurucusu olan, ‘Yoshinao Nanbu’ ustayı ülkemize davet edip, basında tanıttığı günlerdi ve ilk defa “Sporda Sözcü” isimli bir derginin kapağında görmüştüm Nanbu hocayı. Salih Çam hocamla önce yazıştım ve o dönemlerde bana çok ilginç gelen bu yeni sisteme Nanbudo’ya ilgi duyduğumu belirtip kendisinden resmen elimden tutmasını ve yardımını istedim.

Fatih Ince 4

İzmirli Zafer Ersöz hocam salonumun açılışında Nanbudoka’lara yemek duası yaptırıyor. (1986 Kütahya)

Sağolsun hiç tereddüt etmedi ve beni İzmir’de bulunan ‘Şampiyon Spor Salonu’na, Zafer Ersöz hocamın okuluna davet etti. Salih hocamın mütevaziliği ve alçak gönüllülüğü beni çok etkilemişti. Ev sahibi Zafer Ersöz hocamın da eşsiz kardeşlik ve misafirperverliği, biran evvel öğretici seviyesine gelmemdeki üstün gayretleri bana adeta doping olmuştu.

SSK’da çiçeği burnunda bir memur olarak çalışıyor ve hafta sonlarında, Cuma’dan Ege expres treniyle Kütahya’dan İzmir’e gidip, hafta sonlarımı Zafer hocamın salonunda bütün gün idmanla geçiriyordum. Birlikte özel idmanlar yapıp, Nanbudo’ya yavaş yavaş adapte oldum. Zafer Ersöz hocamın da üzerimdeki hakkını ödeyemem.. Çok geçmeden ilk salonumu 1985 senesinde Kütahya’nın en güzel caddesi olan Cumhuriyet Bulvarı’nda açtım. Açılışa Kütahyalılar çok ilgi gösterdiler ve Nanbudo Karate teknik tanıtım-show gerçekten çok muhteşem olmuştu. Gerek İzmir’den ve gerekse İstanbul’dan çok sayıda sporcular katıldı. Salih hocam ve Zafer hocamın ekipleri bu açılışta birbirinden güzel harika gösteriler yaptılar, beni ve davetlileri ziyadesiyle onurlandırdılar. Kısa bir süre sonra da Gençlik ve Spor il müdürlüğünün salonunda antrenman vermeye, yani Nanbudo Karate öğretmeye başladım.

Fatih Ince 5

Şampiyon Sporcum Zeynep Aksungur ile 1985

Başlı başına bir olaydı bu Kütahya için ve Nanbudo ilk defa devletin resmi bir salonunda, il Müdürlüğü resmi kulübünde lisanslı sporcular yetiştiriyor, hatta Türkiye şampiyonalarına katılan ilk Nanbudo’cular olarak tüm yarışmalara spor il müdürlüğünün verdiği bu harcırah ile gidiyorduk. Salih hocamı bu vesileyle Kütahya’ya birçok kez davet ettim, hatta bir defasında da rahmetli Ahmet Doğaner hocamı da davet edip il müdürlüğü kulübünde onların seminerler vermesine, ayrıca yetiştirdiğim öğrencilerim için federasyon adına Kyu sınavları yapmasına olanak hazırladım. TKF’nin yarışmalarına Kütahya ilini temsilen katılıyor, miniklerde, yıldızlarda ve ümitlerde harika dereceler/madalyalarla dönüyorduk. Nanbudo tekniklerini uygulayan çocuklar hem bölge şampiyonalarında ve hem de Türkiye şampiyonalarında gerçekten başarılıydılar. 1 Yılda Türkiye 2.si yetiştirdim yıldızlarda. Zeynep Aksungur isimli bayan sporcum girdiği tüm maçlardan madalya ile dönüyordu.

SİYAHKUŞAK: Karatenin zor yılları sizi savaş sanatlarından yıldırmamış tam aksine yaşadığınız tecrübe ve deneyim daha fazla bağlamış!
Fatih Ince 7

Rahmetli Ahmet Doğaner hocam ve bazı meslektaşlarım ile, 1986 Ankara DAN sınavında

Fatih İNCE: Evet, aynen de dediğiniz gibi oldu. Hani derler ya, “kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış.” Türk Karate’sinin içine çöreklenmiş dönemin tek stilci zalimleri’ de beni ülkemizde hiç bilinmeyen, yepyeni bir Karate stilinin/Goju-Ryu’nun güzel ülkemde öncüsü yaptı. Bu yüzden kimseye kırgın değilim… Fakat şurası hiç unutulmamalı ki, başlangıçta şer gibi görünse de sonuç hakkımda hayırlı çıktı. Buradan yeri gelmişken şimdi onlara sormak istiyorum; yahu siz koca koca adamlar nasıl helalleşeceksiniz vakti zamanında zulmettiğiniz benim gibi mağdurlarla? Yarınlarda yüzyüze geldiğimiz ortamlarda nasıl bakacaksınız yüzümüze? Ömrünüz uzun olsun da, Tanrıya nasıl hesap vereceksiziniz hesap gününde?

Neyse, sadece geçmişte şahsıma yapılan çirkin davranışları unutamıyorum. Her dönemde zalim zalimliğini elbette yapacak, zira ‘suyun başını tutanlar’ bir yandan bizlere/kendi stili haricinde kalanlara(ki bunlar başta Nanbudo’cular, Ashihara’cılar, Kempo’cular ve Kyokushin-kai’ciler)’e resmen zulmediyor, diğer yandan da kendi içlerinde birbirlerini yerken, kendilerini bizzat yetiştirmiş eski hocalarının Dan’larını-siyah kuşaklarını bir oldu-bitti ile ‘İK-KYU’ya-yani kahverengi kuşağa indiriyorlardı!. 

Fatih Ince 11

Goju-Ryu Hocam M.Higaonna(10.Dan) ile

Ne memleket değil mi dostum? Gel de söyleme şimdi ‘darbecilik’ bunların genlerinde var… O dönemleri yaşayanlar bilir, ‘curcuna’ mı deniyordu Türkçe’de, neyse tam bir kargaşa-karmaşa yaşanıyordu o dönemlerde. Yani demem o ki, TKF’deki bir takım uygulamalar o kadar şiddetliydi ve ‘suyun başını tutanlar’ kendi stillerinin dışında kalanlara adeta ‘kan’ kusturuyordu. Çok sancılı ve tarihi bir geçiş dönemiydi aslında…Türkiye Karate Federasyonu’nda o dönemlerde moda tabirle diyecek olursak “tek adam dönemi” yaşanıyor, o ne derse doğru kabul ediliyor, hatta o ‘tek adam’ federasyon kurs ve seminerlerinde sınavı kazanan ve kaybedenleri kendisi belirliyor, kişi tesadüfen kazansa da isminin üzerine kırmızı çizgi çekilebiliyor, koca koca adamları ulu-orta herkesin içinde azarlıyor, Dan sınavlarında antrenör tokatlayacak(!) kadar ileri gidiliyordu.  Aklıma şimdi geldi, bakın bir seminerinde kulaklarımla duydum: “Karate’de demokrasi yoktur!” diyecek kadar zırvalayıp ileri gidebiliyordu.

Bir vakfın sağladığı burs ile hayatında bir kez eğitim için Japonya görmüş, resmen o dönemlerde yetki-makam sarhoşluğu vardı! Ortalığı adeta kasıp-kavuruyor, tabiri caizse suyun başını tutan kurduğu ekibiyle Türk Karate’sinde adeta “terör” estiriyordu. Karate camiasında ‘antrenöründen-hakemine’ diyebilirim ki herkes bu adamdan resmen tırsıyor-korkuyordu! Tam da o yıllara rastladı bunların bizlere gösterdiği ‘WUKO’ sopası hikayeleri. Fatih Ince 9Farklı stili yaptığımız için, o dönemlerdeki kısa adı WUKO’nun (World Union of Karate-do Organisation) dışında kaldığımız gerekçesiyle, katıldığımız federasyon turnuva ve yarışmalarında bizim öğrencilerimiz ve diğer stillerden Kenpo’cular, Kyokushinkai’ciler, Ashihara’cılar kumite’de gerçekten süperler ama Kata’da anında diskalifiye ediliyorlardı. Ortada tam bir şehir tiyatrosu oynanıyor, yetkili ve etkili makamları dolduranlar sürekli topu diğerlerine atıyordu. Hatta Karate’de bunları yetiştiren ‘Türkiye Shotokan Karatesinin Babası(!)’, TKF’de, dönemin siyasetçilerini de kullanarak kısa bir süreliğine de olsa federasyon başkanı bile olmuştu. Manzaraya baktığımızda adeta tablonun biri gidiyor diğeri geliyor, bizler için sonuç yine değişmiyordu. Bu şekilde bir gecede teknik kurullar-ekipler değişiyor, ülkenin sayılı hocalarına cezalar kesiliyor, hak mahrumiyeti cezaları havalarda uçuşuyordu. Hatta bir defasında da hokus-pokusla Karate ile hiç bir alakası olmayan emekli Taekwondo’cu camiadan bazılarının kendisine çanak tutması sonucunda Karate Federasyonu’na başkan bile oluyordu. Bakın, bunların defterleri oldukça kabarıktır ve bunlar en yüksek makamlara da gelseler, hiç değişmiyor. Tarihe not düşmek adına lütfen kaydedelim, şimdi

Fatih Ince 10

Goju-Ryu Karate Kanada Antrenör seminerinden, Burlington, Ontario-2015

aklıma geldiği için söylüyorum; yıl 1986 idi yanılmıyorsam, Ankara Altındağ spor tesislerinde Federasyonun Dan sınavındaydık ve ‘baba başkan!’ hiç üşenmeden yerinden kalkıp, devletin salonunda, sınav olmaya gelmiş ve fakat Shotokan karate dışında kalmış sporcuları Siyah kuşak DAN sınavından resmen kovuyordu. Zulmün boyutuna bakarmısınız? Bunların hesabını vermek onlar için süphesiz zor olacaktır! Basılacak olan kitabımda yazdım daha fazlasını…

Yıl 2019, gelelim günümüz Türkiyesine; Biliyor musunuz, beni çileden çıkartan olay, sanki bu yaşadığımız olumsuzluklar geçmişte hiç yaşanmamış gibi, sanki bizlere zulmedenler Marslı’larmış gibi pişkinlik sergileyen, bu ‘emekliliği çoktan geçmiş’ Türkiye Karate Federasyonu’nun yakasından bir türlü düşmemeleridir. Bakın federasyon başkanına buradan sesleniyorum; “Öncelikle çok şanslısın, şuan için karşında ciddi bir başkan adayı yok, yani seçimlere kadar rahatsın… Top sende, çözüm gayet kolay, emekli edin bunları ki gençlerin önü açılsın!”
Tam yeri geldi şimdi, gel de anlatma; şimdiki başkanla İzmir’de bir iftar proğramında karşılaştık, önceki sene 2017’de Türkiye tatilimde İzmir’de kulağıma gelen bazı olumsuz ve bir o kadar sevimsiz duyumlar üzerine, samimiyetine inanıp whatsapp’dan kısa bir mesaj yazdım; ‘Sayın başkanım; bu seçtiğin filanca kişi 28 Şubat zulmünde bana iftira atanlardan sadece biridir, memlekette başkası mı kalmadı? Lütfen etrafınıza ve seçtiklerinize dikkat edin!’ diyerek, samimiyetine inanıp kendimce bir uyarıda bulunmuştum… Sayın başkanın yanıtı beni çok şaşırttı; ‘Fatih hocam; bu kişilerin tövbe edip-hidayete ermediklerini nerden biliyorsun?’ Ahh benim memleketim… Ne diyelim, kimsenin kalbini açıp bakma lüksümüz ve olanağımız yok. Hal böyle olunca, demek ki bazılarında ‘hidayetmetre’ varmış da haberimiz yokmuş.

Röportaj: (I) (II) (III) (Devamı var…)
miyagidojo@gmail.com

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.