MERHABA 2015
Dünyanın en ünlü yazarlarından olan Rus Lev Tolstoy “Savaş ve Barış” adlı eserini tam yedi kere baştan yazmış, bunu hiç duymuş muydunuz? Şimdilik bu soruyu bir kenara bırakarak, ‘ama unutmayarak’ meramımı yine bu soru etrafında dillendireceğim, şöyle ki; Savaş sanatlarının ülkemizdeki sesi-soluğu durumunda olan güzel sitemiz Siyahkuşak’ın sahibi ve editörü değerli kardeşim Sayın Vural Yılmaz’dan, sitenin değişecek olan çehresi-yeni yüzü ve teknik-teknolojik detayları konusunda 2 hafta önce bir e-mail aldığımda aniden kendime geldim. Uzaklarda, Okyanus ötesinde ve Türkiye ile tam 7 saatlik zaman dilimi farkını bizzat yaşayan biri olarak, son 6 aydır gündeme ilişkin konuları pek takip etme olanağım olmadı.
Bu yüzden sevgili dostum ve kardeşim Vural Yılmaz bey’in, sitemiz Siyahkuşak’ın güncelliğini esas alan ve bu yapacağı önemli değişiklikler konusunda beni adeta kendime getiren sözkonusu e-maili, benim bir kez daha titreyip-kendime gelmemi sağladı dersem, sanırım abartmış olmam.
Bu itirafta bulunurken gerçekten çok samimiyim ve benim güncel konularda değerli Siyahkuşak okurlarıyla paylaşmak istediğim olayları-konuları yazmaya beni yeniden teşvik eden bu e-mail bende, adeta kalp krizi geçiren bir hastanın göğsünü uygulanan elektro şok etkisi yaptı. Şairin dediği gibi ‘başımı iki elimin arasına koyup, ben neyim ve bu hal neyin nesi?’sorusu yankılandı kulaklarımda…Evet, bir şeyler yapılmalıydı, yazılmalıydı ve sürekli gündemde tutulmalıydı, ama ne? Bana göre konular belliydi, WKF(Dünya Karate Federasyonu),‘Savaş Sanatları konusunda gerek öğrencilik yıllarımda ve gerekse antrenörlük yaptığım dönemlerde Türkiye’de yaşadığım zorluklar, uğradığım zulümler ya da günümüzde Savaş Sanatlarının önemi, uygulanış tarzları, Olimpik olan-olmayan veya sportif olan Savaş Sanatlarının bizlere yansıyan olumlu-olumsuz yanları ile günümüzde yaşayan ustalar ve elbette ki esas branşım olan ‘Traditional Karate’’ yani ‘Geleneksel Karate.’
Burada yeri gelmişken, önemli gördüğüm bir tanımlamayı, adlandırmayı sizlerle paylaşmak, hatta sizlerin de bu konudaki görüş ve fikirlerinizi almak istiyorum. Tüm bilinen BUDO sporları için bundan böyle yazılarımda ‘Uzakdoğu sporları, mücadele sporları’ vs. gibi kafa karışıklığına neden olan tanımlamaları değil, tüm dünya halklarının aslına uygun olarak adlandırdıkları şekliyle ‘Martial Arts’, yani ‘Savaş Sanatları’ olarak yazıp-telaffuz edeceğimi buradan sizlere duyurmak istiyorum. Bence de olması gereken Türkçe tanım budur. Konu hakkında değişik fikirleri olanlara güzel sitemiz Siyahkuşak’da, bize ayrılan sayfamız da, gönlümüz de açıktır.
Herhangi bir konuda ya da mesleğiniz ile ilgili olarak zaman zaman bazı tesbitler yapabilir, bu yaptığınız tesbitleri bir süre sonra kendi doğrularınız olarak yaşadığınız topluma, okurlarınıza, ait olduğunuz camiaya ve talebelerinize sunabilirsiniz. Bunlar hiç bir zaman değişmez fikirler, kurallar, tesbitler, ölçütler değildir. Zamanla bunların bazılarından vazgeçtikleriniz, yanıldığınızı zannettikleriniz ve hatta daha da ileri giderek ‘saçma’ olarak nitelendirdikleriniz bile çıkabilir…Neticede bunlar insan düşüncesidir, ürünüdür ve Allah’ın ayetleri değildir… Bu, insan doğasında zamanla orantılı olarak gerçekleşen olağan değişimi Ebu Hanife’nin harika sözüyle tanımlamak, açıklamak istiyorum,; ‘Gün geldi ağladım, gün geldi ağladığım günlere ağladım!’ Yani değişmez gibi görünen bazı fikirleriniz, gün gelir değişir ve hatta bu defa üzüldüğünüz, ağladığınız günlere ağlarsınız…
Yalnız bu tesbitleri yaparken yaşadığınız zaman dilimi, ortam, konumunuz ve bulunduğunuz nokta, yapılan tesbitin isabetliliği, akılcılığı ve tutarlılığı konusunda elbette ki çok önemlidir. Ağrı dağını ve ihtişamını yazacaksanız, kitap ve dergilerde veya bilgisayar üzerinde-internette karşınıza çıkan videolara ve fotoğraflara bakarak değil, bizzat Ağrı dağına yaklaşarak ona hakim bir noktada durursanız yazdığınız ve yaptığınız tesbitler kalıcı, akılcı ve gerçekçi olur. Ya da ulu bir çınar hakkında yazacaksanız bu durum yine değişmez. Kaldı ki, bu sitenin birbirinden güzel okuyucuları çınardan kasdımın bir ağaç olmadığını, yaşayan efsanevi bir Savaş Sanatları hocası olduğunu da bilirler. O yaşayan ulu çınar misali ustayı tanıyabilmek, yeterince tanıtabilmek-yazabilmek için onun hakkında bugüne kadar yazılmış kitap, dergi ve makaleleri okumanız bir anlamda yetmez…Bizzat onu yakinen tanımanız, onun idmanlarına bizzat katılmış olmanız, onu doyasıya izlemiş-seyretmiş olmanız, onunla aynı çatı altında-kamplarda, seminerlerde ve uluslararası sempozyumlarda onunla aynı havayı teneffüs etmeniz gerekir ki, bu yakından tanık olduğunuz yaşayan ulu çınardan gereği gibi hissenizi alıp ondan üçüncü kişilere rahatlıkla bahsedebilesiniz…
İşte tam da bu yüzden yazımın başında bahsettiğim Tolstoy’un ‘Savaş ve Barış’ adlı eserini neden 7 kez yeni baştan, silbaştan yazdığını düşünürken aklıma bu günlerde Okinawa’da bir hastanede yoğun bakımda tutulan değerli hocam, üstadım Morio Higaonna(10.Dan) Sensei’m geldi. Onu ve yıllardır sürdürdüğü mücadelesini sizlere yeterince tanıtıp-tanıtmadığımdan emin olmak için, Tolstoy’dan hareketle, geçenlerde kendi kendime şöyle mırıldandığımı hatırlıyorum’’Madem Tolstoy bir romanını usanmadan, bıkmadan 7 kere sil baştan yazmış, sen Fatih, acaba bu yaşayan ulu çınarı, bizzat ‘onun talebesi’ olmakla övünç ve kıvanç duyduğun bu yaşayan efsaneyi Türk halkına, Türk Karate camiasına yeterince tanıtabildin mi?’’
Aklım gözüm ve kulağım, üyesi olduğum uluslararası Okinawa Goju-Ryu Karate bülteninde, bir yandan sosyal medyada, değerli hocamdan gelecek iyi haberlere kilitlenmişken, bir diğer yandan da işte bu soruya iyi bir yanıt olma iddiasıyla ikinci kez değerli ustamı, hocamı, üstadımı, Sensei’mi siz kıymetli Siyahkuşak okurlarına yazmaya karar verdim. 2015 yılının daha ilk günlerinde aldığımız bu üzücü haber ile bazı şeyleri ‘yeniden’ yazmaya, hem de Tolstoy gibi 7 kere değil, en azından birkaç kere yazmaya ahdettim. Bu konuda sizlere belki ‘yeni’ birşeyler yazmayacağım ama, bazı şeyleri ‘yeniden’ yazacağım. Bu yazılacaklar yakın tarihe not düşmek amacından da öte şeyler olacak ve değerli hocam Shihan Morio Higaonna(10.Dan)’ın kısa özgeçmişiyle de sınırlı kalmayacak. Onun şimdiye kadar biz talebelerine anlattığı ve uluslararası seminerlerde bizlerle paylaştığı tecrübe ve konuları sizlerin takdirine sunarak, ‘yeniden’ en son bilgi ve görüntülerle bu ulu çınarı gözler önüne sereceğim.
2015 yılına yeni girdiğimiz şu günlerde, Okinawa’lı değerli Karate ustasının yaşamı ve felsefesini ‘Okinawa Karate’si ve Shihan Morio Higaonna’ olarak sabitlenecek olan bu başlığın ileriki bölümlerinde görüşmek üzere hoşça, dostça kalın diyorum. Bu vesileyle yeni yılda ülkemize barışın, sevginin kardeşliğin ve özgür yarınların hakim olduğu; kanın, gözyaşının ve acıların son bulması umut ve dileği ile değerli tüm Siyahkuşak okurlarının ve Karate camiamızın yeni yılını kutluyorum.
Degerli Fatih Sensei
Kiymetli Higaonna ustaya gecmis olsun diyor ve en kisa zamanda eski sagligina kavusmasini diliyorum.
Yusuf kardeşim,
Hocam Shihan Higaonna için yapmış olduğun güzel dilek ve temennilerinden ötürü sana teşeşkkürler ediyorum.
Sağlık ve esenlik dileklerimle,
Fatih İnce
hocam merhaba izmire geldiğinizde sizi görmek isterim
Selam sevgili Bulent kardesim;Tatil icin halen izmirdeyim. Sadullah Kabakli veya Murat Alkis ile irtibat kur lutfen.
Bana ozelimden de ulasabilirsin.
Esenlikle.
Hocam selamlar huseyın çarboğa ben uzerımızde emegınız cok fazla uzun yıllar gectı ama ınanın herzaman aklımdasınız size ulasmak istedım ama basaramadım sonra duydum canada ya yerlesmişsiniz inşallah hersey yolundadır sevgiler sizinle en yakın zamanda gorusmek isterim hocam saygılar
Sayin hocam, Goreviniz bitti ise artik ulkenize (Kanada) geri donun. Bizide bu elektronik aletler ile muhatap etmeyin. Lutfen.
Saygilarimla
Sedat Ozdemir
Beyaz kusak