SİYAHKUŞAK

TAEKWONDO OLİMPİYATLARDAN ÇIKMAK İSTİYOR!!!

TAEKWONDO OLİMPİYATLARDAN ÇIKMAK İSTİYOR!!!

Tüm sporların ve sporun içindeki tüm aktörlerin hayali olan ve sporun zirvesi olarak kabul edilen Olimpiyatlardan neden bir spor çıkmak ister?

*

Bu temel ve can alıcı sorunun cevabını elbette taekwondo uygulamalarıyla kendi veriyor. İnsanlığın daha heyecanlı, bol atraksiyonlu, izlediğinde keyif aldığı ve anladığı sporları izlemek gibi bir isteği varken taekwondo ne yapmaya çalışıyor?

*
Taekwondo uzun yıllardır içine düştüğü bataklıktan bir türlü çıkamıyor ve sürekli çırpınıyor ve çırpındıkça daha da batıyor, nefes almayı da yitirip tam ölümün ilan edilmesine ve netice de olimpiyatlardan çıkmasına az kaldı sanırım. Özellikle çıkarılmasına demiyorum çıkmasına diyorum. Çünkü bizzat kendi uygulamalarıyla benim burada yerim yok, beni buradan çıkarın, bana yol verin diyor.

*
Tüm sporları cazip kılan psikomotor özelliklerin ön plana çıkmasıdır. Hız, kuvvet, esneklik, kondisyon, denge, koordinasyon, dayanıklılık, çeviklik gibi özelliklerin üst düzeyde kullanılması, hareketlere yansıtılması ve farklı kombinasyonlarla birlikte insanların gözüne hoş gelen hareketlerin uygulanışı sporun cazibesi ve izlenmesini sağlamaktadır.

*
Ancak tüm bu saydığımız özellikleri taekwondo sporu batmış olduğu bataklığın içerisinde uygulayamıyor ve uygulaması da mümkün görünmüyor, en azından bol atraksiyonlu, nefes kesen müsabaka stiline dönülene kadar durum böyle görünüyor.

*
Tüm müsabaka boyunca çoğunlukla sporcuların sıçradığı ve sadece ön ayaklarını kaldırarak adına teknik demekten utanç duyacağımız bir dürtme ile puan almaya çalıştıkları, sık sık birbirlerini iterek, sarılarak zamanın geçtiği ve kimin nereden nasıl puan alındığının bırakın izleyenleri antrenörleri tarafından bile bilinmediği puan sistemiyle maçın sonuçlandığı bir spordan bahsetmekteyiz. Yukarıda ifade ettiğimiz psikomotor özelliklerin neredeyse kullanılmadığı, boy ve bacak uzunluğu sayesinde sporcuların avantaj sağladığı bir spor. Taktik ve psikolojik etkenleri de hiç konuşmayalım. Oysaki tkd saldırı veya savunmada alt seviye tekniklerden üst seviye vurulan tekniklere kadar, dönerek yapılan tekniklerin yanı sıra, ön ayak saldırı veya savunmada yapılan farklı kombinasyonlara, tekniklere müthiş atraksiyona sahip, taktik kapasitenin ön planda olduğu dolayısıyla aklın ön plana çıktığı, bununla birlikte psikolojik gücünde yüksek pay sahibi olduğu, mücadele sporları içinde izlenmesi ve uygulanışı her yaştan bireye ayrı bir zevk veren, temel felsefesi ve ahlakıyla her insanın ruhuna hitap eden bir savunma sanatı, mücadele sporudur.

*
Taekwondo sporunu uzun yıllardır yapan antrenörlerin bile sporcularına neyi çalıştırdıklarını bilmedikleri, büyük oranda tesadüflere bağlı ve artık tamamen şans faktörünün ön plana çıktığı bir piyango sporu haline dönüşmüştür. Sonuçta normal şartlarda hiçbir kayda değer uluslararası başarı alamayacak ülkelerinde bu tesadüflerden nasiplenerek başarı aldıkları şans oyunu haline dönüşmüştür. Her kayda değer organizasyonda alt yapısı yeterince güçlü olmamasına rağmen farklı ülkelerin aldıkları başarılara şahit olmaktayız, ama aynı başarıların sürdürülebilir olmasını bırakın, bir sonraki yarışmada dahi olmadığını görmekteyiz. Burada özellikle vurgulamak isterim ki; farklı ülkelerin başarı alması ve sporun bu anlamda yaygınlaşması her spor insanının isteğidir, ancak burada iş uygulanan sistemden dolayı tamamen şans faktörüne bağlıdır ve bu durum sporun içinde ve bazen %10’larda olan şans faktörünün %80-90’ları görmesidir. Bu anlamda hemen hemen hiçbir sporda elit düzeyde başarılı olan ülkelerin 3.4. dünya ülkelerine yenildiklerini ve uluslararası başarılardan yoksun olduklarını görmek mümkün değildir. Futbol ve Basketbol üzerinden örnek vererek konuyu aydınlatalım. Lüksemburg’un Dünya Kupasını alması, Malta’nın Avrupa Şampiyonu olması gibi bir durumdan bahsetmekteyiz. Ya da Basketbolda Zimbabve’nin Olimpiyat Şampiyonu olması veya Kamboçya’nın Dünya Şampiyonu olması gibi durumların gerçekleştiğini örnek olarak verebiliriz. İşte tüm bu örnekler taekwondo gibi zor bir sporda gerçekleşmektedir.

*
Bu noktada özellikle Türkiye, Kore, İran gibi bu sporda üst seviyede olan ve bütünsel anlamda taekwondo da söz sahibi olan ülkelerin varolan sistemin değişmesi ve tkd’nın özü olan dövüş stilinin tekrar hakim olması için gayretlerinin olmayışı ve sporun avuçlarının içinden kayarak gittiğini görmelerine rağmen yıllardır bunun için harekete geçmemeleri gerçekten düşündürücüdür. Zira taekwondo sporunda kendi kıtalarında dahi kayda değer başarı elde edemeyen bu sporda 3.4. dünya ülkesi olarak kabul edilen ülkelerin sporcularının gözlerinin önünde dünya ve olimpiyat şampiyonu olduklarını görmek nasıl bir duygudur doğrusu bunu bilmek gerek.

*
Bosna Hersek Taekwondo Federasyonu Başkanlığına seçildiğim (2012) ilk günden itibaren WTF başta olmak üzere tüm kıta federasyonları ve hatta ulusal tüm federasyonlarla yazılı ve sözlü iletişime geçerek o dönem var olmayan elektronik kaskın bir an önce sisteme dahil edilmesi konusundan tutalım da, taekwondonun gidişatında çok ciddi sorunlar olduğunu o dönemde görerek, bugünler için uyarılar yaparak, değişimin şart olduğunu, yoksa olimpiyatlarda kalıcı olmamızın mümkün olmadığının açıklamasını ve bununla ilgili gerekli çalışmaları yapmamıza rağmen, özelde elektronik kaskın uygulanışını hızlandırmamıza rağmen sistemin olması gerektiği gibi değişmesini maalesef çok bilmiş ve akıllı! olduklarını düşünen yöneticilerin sayesinde ne yazık ki başaramadık ve taekwondo sporunun gelmiş olduğu son noktayı hepimiz üzülerek ve kabul edemeyerek görmekteyiz. Şunu da ifade etmeliyim ki ‘’tüfenk icat olundu mertlik bozuldu’’ atasözünde olduğu gibi elektroniğin kullanılmaya başlanmasıyla da taekwondo dövüş stili bozulmuştur. Elektroniğin taekwondo sporuna en temel ve önemli kazanımı haksızlıkların önüne geçmesi, hakem insiyatifine bırakılmaması ve bu spordaki büyük ülkelerin kayırılamamasıdır. Bunun haricinde gerek müsabakaya olumsuz etkisi ve ekonomik anlamdaki sporculara külfet olması da cabasıdır. Burada yine teknolojinin ne kadar büyük bir kazanım olduğunu, bilimin insanlara ne kadar büyük kazanımlar getirdiğini ve fakat o bilimi, teknolojiyi doğru kullanamayan insanoğlunun kendi kendine ne kadar zarar verebileceğini görmemizi sağlayan bir örnek olarak değerlendirebiliriz.

*
Bir spor düşünün ki bizzat sporcunun kendisi, antrenörü, ailesi, teknik ekibi, yöneticisi dahi izlemekten imtina ediyor, salona giriyor, sporcusu ile maçını yapıyor ve salondan uzaklaşarak bir sonraki maçını bekliyor, heyecan yok, istek arzu yok, göz zevki yok, eğlence keyif alma yok. Böyle bir sporun taekwondonun dışındaki genel izleyici tarafından izlenmesini beklemek ve özellikle değişen ve daha heyecanlı bir dünyada insanların beklentisine yakından uzaktan uymayan bu sporun olimpiyatlarda izlenmesini, takip edilmesini beklemek mümkün müdür? İzleyicinin olmadığı yerde, sponsorun, medyanın dolayısıyla kazancın olması beklenebilir mi?

*
İnsanlığın bu kadar bozulduğu bilgiye, paraya, makama, zenginliğe, ünvana bu kadar kolay ulaşıldığı bir dönemde taekwondo sporunun da bu bozulmadan gereğinden fazla etkilendiğini düşünmekteyim. Fazla çaba harcamadan, olur olmaz adına teknik diyemeyeceğimiz vuruşlardan, iterek, sarılarak işi puntosuna getirerek hak etmeden kurnazca/sahtekarca alınan puanlarla sözüm ona başarılı olmak ve kendine şampiyon demek ne kadar yakışır, ne kadar gerçekçidir ayrıca düşünülmesi gereken bir konudur.

*
Unutmayalım her şey özüyle güzeldir, erkek erkek gibi davrandığında, kadın da kadın gibi, çocuk çocuk gibi davrandığında, yaşlı da yaşlı gibi, öğretmen öğretmen gibi davrandığında, öğrenci de öğrenci gibi, örnekler çoğaltılabilir, taekwondo da taekwondo gibi yapıldığında; oysa taekwondo biraz Eskrime, biraz Karateye, biraz Baleye benzetilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla taekwondo özünden uzaklaşmış ve bu gidişat en azından olimpiyatlardan silinmesine sebep olabilecek bir yozlaşmadır. Çünkü kendi özünden uzaklaşan her şey de olduğu gibi yok olmaya mahkumdur.

*
Çok enteresandır ki hemen hemen tüm antrenörlerde, teknik ekiplerde sporun bu gidişatından çok rahatsızlık duymaktadırlar ama değişmesi için ellerinden geleni yapmakta mıdırlar yoksa varolan sisteme teslim olmak zorunda mıdırlar? Bunun cevabı şu ana kadar varolan sisteme teslim olmak zorundadırlar maalesef. Hatta taekwondo sporunun dışından insanlarla aynı anda müsabakaları izlemek ve bu sporun bir parçası olduğunu söylemekten utanan insanlarla doludur taekwondo camiaları. Zira bu kadar sığ, tek düze, basit, bu kadar fakir içerikli bir müsabaka o sporun adını da, ünvanını da, popülaritesini de ayaklar altına almaktadır.

*
Bu noktada yöneticilere büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir, artık her ne hesapları varsa o hesaplarını gözden geçirerek taekwondo sporunu uzun vadeli sürdürülebilir başarılı bir olimpiyat ailesinin ferdi olarak ailenin dışına çıkmaması için yapılması gerekenleri yapmalı, atılması gereken adımları atmaları gerekmektedir. Teknolojinin üst düzeyde olduğu bilgi çağının içinde yaşamaktayız. Mevcut elektronik markaların veya yeni markaların, taekwondonun uzmanı insanlarla birlikte tkd’nın özü olan müsabakayı heyecanlı, teknik ve taktik kapasitenin yüksek olduğu, göze hoş görünen, izlenme zevkinin yüksek olduğu, bol atraksiyonlu günlere döndürmelerinin zamanı gelmiştir ve hatta geçiyordur.

*

Dr. Öğr. Üyesi. Ahmet Naci DİLEK

Bosna Hersek Taekwondo Federasyonu Başkanı (2012-2017)

Bosna Hersek Milli Takımlar Teknik Direktörü (2002-2012)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.