SİYAHKUŞAK

GÜZEL DÜŞÜN, GÜZEL YAŞA

GÜZEL DÜŞÜN, GÜZEL YAŞA

İçinde yaşadığımız COVİD19 pandemi   
dönemi, herkesde olduğu gibi bende de
tam bir şok etkisi yaptı ve günlük
yaşam ‘bir daha eskisi gibi
olamayacak’ derecede alt-üst oldu.
Dışımızda yeni bir dünya düzeni
kuruluyor ve bu kuruluş aşamasında
ekonomisi güçlü olmayan ülkeler, sanki
dipsiz bir girdabın içine doğru çekiliyor.
Bu konuda en başta tavrım; yetkili

sağlık kuruluşlarının tavsiyelerine azami derecede uymak ve sabır.

Bu yazıma değerli Sensei Şefik Gülten’in nefis bir paragrafı ile başlamak istiyorum.

“Spor salonlarında almış olduğumuz eğitimler sosyal yaşantımız içerisinde, işimizde,
evimizde, okulumuzda veya herhangi bir aktivitemizde akılcı düşünmemize yardımcı
olamıyorsa, tehlikeleri, olumsuzlukları, mutsuzlukları, üzüntüleri, sıkıntıları, çözmemizde
yetersiz kalıyorsa hemen o eğitime ve o mekana son vermeliyiz..”

Sensei Gülten’in yapmış olduğu bu harika tesbitlerle sporcuya cesaret verip, onu tavır
almaya yönlendirmesi doğrusu çok dikkatimi çekti. Gerçekten güzel şeyler
söylüyorsunuz sevgili Şefik hoca, tesbitlerinize yürekten katıldığımı bir kez daha
söylemekte fayda görüyorum. Kaleminize, yüreğinize sağlık.

Gerçek hayatta hiç bir işe yaramayacak olan birtakım şeyleri sırf antrenör
öğretiyor-söylüyor-yapıyor diye almak zorunda değildir bilinçli sporcu. Kaliteli bir Sensei,
bilinçli bir antrenör de zaten öğrencilerine boş şeyler öğretmez. Genelde insanımıza,
özelde de sporculara ideolojik kafa yapısıyla yaklaşan, genç beyinleri
yıkamayı-zehirlemeyi-kirletmeyi kendisine görev edinmiş bazı antrenör müsveddelerine
ise hiç eyvallah etmemeli sporcular. Zira yaşanılan gerçekler hiç bir ideoloji ile
kıyaslanamaz ve “Do” bu yollara feda edilecek kadar basit değildir. Kaldı ki savaş
sanatlarını çalışanların, öğretenlerin en başta herhangi bir ideolojisi olmaz, olamaz!
İdeolojik kafa yapısına sahip bir hoca/antrenörden sağlıklı düşünebilen sporcular,
şampiyonlar çıkmaz. Çıksa çıksa fanatik bir taraftar çıkar.

Ülkemizdeki faal dojo’larda, sporculara Karate’nin temel-teknik-kata ve müsabaka
yönlerinin, yani fiziksel aktivitelerin dışında niye ‘Do’ eğitimi verilmiyor? Soruyu aslında
şöyle sormakta fayda var; sporcu-antrenör ilişkilerinde en çok nelere dikkat ediliyor,
neler öngörülüyor ve genellikle dojo’larda neler öğretiliyor?

Siyah Kuşak Web’de yayınlanan bir yazıda değerli dostum Sensei Hayrettin
Hamurcu’nun da bu konuda şöyle dediğini hatırlıyorum; ‘Do’ kalmadı, Allah rahmet
eylesin!’ Bu tesbit bir anlamda ‘Do’ nun ve prensiplerinin artık gereği gibi
öğretilmediğine işaret ederken, diğer yandan Sensei Şefik Gülten’de, ‘’sporcunun
eğitim süreci içerisinde ona öğretilenleri, sporcunun sosyal hayatında işe
yarayıp-yaramadığını sorgulaması, ona sunulanların ve aldığı eğitimin, içinde
yaşadığı toplumsal hayatta bir faydasının olup-olmadığını, karşılaşılan sorunları
çözüp-çözmediğini, eğer çözmüyorsa, bu
sözde eğitim yerinin ve sözde antrenörün
terkedilmesi gerektiği ‘’ çağrısını yaparken, bir
başka gerçeği gözler önüne sermesi, aslında
Türkiye Karate camiasında sporcu-antrenör
ilişkilerini ve Karate-do eğitimideki kaliteyi
gösteriyordu.

Ben bu yazımda konuya bir değişik yön daha
katmak ve sporcu antrenör ilişkilerinde ‘Do’ nun
yani ‘zihinsel çalışma ve eğitimin’ gereği
konusunda ‘derlediğim’ çalışmalarımdan bir kesit
sunmak ve faydalı olduğuna inandığım bazı
tesbitleri siz değerli Siyahkuşak okurlarıyla
paylaşmak istiyorum.

Günlük hayatta başımıza gelen hadiselere
gösterdiğimiz olumlu veya olumsuz tepkiler sağlıklı
yaşam standartlarımızı da belirliyor. Malum olduğu
üzere zihin, insanın tüm duyduklarını,
okuduklarını, gördüklerini hislerini, duygularını, olumlu ve olumsuz tüm düşüncelerini
depo ettiği bir yerdir. Buraya iyi şeyler depolarsanız, iyi insanlar, iyi sporcular, iyi
talebeler yetiştirmiş olursunuz ki, bu da geleceğe ve gençliğe bir nevi yatırım demektir.

‘Bugün (bedenen) terbiye gören çocuğa ‘öğrenci’; (zihnen) talim gören gence ise ‘talebe’
diyoruz ki Batı dillerinde de en başından beri bu ayrım aynen vardır. Eğitim (terbiye)
görmek demek, “iyi davranış alışkanlıkları kazanmak” anlamına gelir. Terbiyesiz kişi
demek, “iyi davranış alışkanlıkları kazan(a)mamış kişi” demektir. Bu alışkanlıkların
kazandırılması sırasında öğrenci pasiftir; sadece yapması gerekir; niçin yapması
gerektiğini bilmesi lâzım gelmez.’(1)

Ünlü düşünür Celalettin Rumi zihinsel gelişmede eğitimin önemi üzerine, bu duygularını
güzel ve yalın bir biçimde şöyle özetlemiş; Düşüncen konuşmana, Konuşman
hareketine, Hareketin kaderine yansır. Güzel düşün, güzel yaşa.

Yapılan araştırmalar olaylar karşısında aşırı tepkiler vermeyen, her şeyi olduğu gibi
kabullenip çareler üretmeye çalışan “iyimser karakterli” insanların daha sağlıklı
olduğunu ortaya koyuyor. “Öfkeyle kalkan zararla oturur”, “Keskin sirke küpüne
zarar verir” gibi atasözlerimizin yaşam kalitemiz ve mizacımızla da ilintili olduğunu hiç
düşündünüz mü?(2) Bunlara uzakdoğuda kısaca ‘Do’ deniyor sevgili okurlar. Gichin
Funakoshi’nin yıllar önce söylediği ‘Karate-do nezaketle başlar ve nezaketle biter’
sözü şimdi daha bir anlamlı gelmiyor mu?
İşte gerçek ‘Do’ nun en ideal tanımı.

Uzakdoğu sporlarının hiç birisinden ‘Do’ yu
çıkartıp atamazsanız. Eğer çıkartırsanız
vermiş olduğunuz eğitimle belki madalya
kazanan şampiyon sporcular, milli sporcular
yetiştirebilirsiniz ama hepsi bu kadar.
Gerçek ‘Do’ eğitimi al(a)mamış sporcularınız
günün birinde ya karanlık örgütlerin
elemanı, ya pavyon fedaisi, ya çek-senet
tahsilatı yapan mafyaların kuklası, ya da
masum insanlara acı çektiren, onları öldüren
ne idüğü belirsiz katil eşkiyaların tetikcisi,
hatta oyuncağı olur.

Dojo’larda öğretilmesi gereken ve ‘olmazsa
olmaz’ ların başında olduğuna inandığım
‘Do’ kurallarını öğretmek, benimsetmek, bu
kurallara uymak, diğer insanlara saygı göstermektir. Onların duygularına,
düşüncelerine, yaşam şekillerine, ortaya koydukları özgür iradelerine önem verdiğiniz
mesajını göndermek demektir.

İşte bu yüzdendir ki ‘Do’ kurallarının ne olduğunu tanımlamak bazılarına göre zor ve akıl
karıştırıcıdır. Çünkü kültürden kültüre hatta kişiden kişiye farklılık ve değişim
gösterebilir. Dolayısıyla ‘Do’ kuralları üzerine genel bir eğitim ve araştırmamızın olması,
en azından bir fikrimizin olması doğru adımları atmamız için bir temel oluşturacaktır.
Kişilikli, erdemli, kendisi ve içinde yaşadığı toplumla barışık bireyler yetiştirmek, edep,
nezaket ve zerafeti öğretmek, biz Karate-do antrenörlerinin birincil görevi olmalıdır.

NOT; Türkiye’de Uzakdoğu sporlarının kalbi ve sözcüsü olan Siyahkuşak web ailesine
yeni katılan Sensei Hakan Alpay’a aramıza hoşgeldin diyor, kendilerinin engin bilgi ve
tecrübelerinden damıtarak yazacağı her satırdan azami istifade edeceğimizi hususan
belirtmek istiyorum.

Sensei Fatih İNCE
Kanada Goju-Ryu Karate-do Association, Chief Instructor, 5.Dan
www.miyagidojo.com

(1)D.Cündioğlu,
(2)Dr.A.Akben
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak
göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

 

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 4 YORUM
  1. Seyit öcek dedi ki:

    Fevkalede bir yazı elinize yüreğinize sağlık Türkiye de karate taekwondo judo vs do pirensip lerini bitirmiş durumdalar salonların hocaların durumları ortada bana göre belirli zamanlarda do sporları şurası yapılmalı çözüm üretilmeli çareler aramalı sevgi ve sağlıkla kalın .

  2. Şefik GÜLTEN dedi ki:

    Kaleminize sağlık değerli hocam.

  3. Fatih ince dedi ki:

    Çok teşekkür ederim Şefik hocam. Esenlik ve barış üzerine olsun.

  4. Fatih ince dedi ki:

    Kıymetli Seyit hocam; tesbit ve temennilerinize, özellikle de ”DO SPORLARI ŞURASI” yapılması noktasındaki tesbitinize yürekten katılıyorum. Federasyon seçimleri yaklaşıyor. Umarım adayların dikkatini çeker ve bu özlemlerimizi icra etme fırsatımız doğabilir. Esenlik üzere kalın.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.