SİYAHKUŞAK

“O DÜNYANIN SAYILI HOCALARINDAN BİRİSİ.”

“O DÜNYANIN SAYILI HOCALARINDAN BİRİSİ.”
WBF Başkanı Fikret KÜÇÜKAKDERE, Kancho Ferhat ÖZSERT ile uzun yıllar birlikte çalıştı ve onun Kurmay kadrosunda yer aldı. Bugün bile Ferhat Hoca’ya olan bağlılığını dile getiren KÜÇÜKAKDERE, kendisi ile yaptığımız bu dizi röportajda önemli gördüğümüz bir çok soruya cevap getirdi.

SİYAHKUŞAK: Sayın Başkan Merhaba; Öncelikle, Nasılsınız? Bugünlerde yaptığınız çalışmalar nasıl gidiyor?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Soğolun, teşekkür ederim. Çalışmalarımız yoğun olarak devam ediyor. Şu anda bir takım faaliyetlerimiz sözkonusu… Ayrıca yeni kurulan federasyon için çalışma yapıyoruz.

SİYAHKUŞAK: Sayın Başkan şöyle genel bir soruyla başlayalım. İlk Karate’ye nerede, ne zaman ve nasıl başladınız?

Fikret KÜÇÜKAKDERE : İlk karateye 1965 Kuleli Askeri Lisesi’nde başladım. Ondan sonra 1972 senesinde Ferhat ÖZSERT ile tanıştım ve onunla kyokushin olarak devam ettim. Halen de devam ediyorum.

SİYAHKUŞAK: Bugüne kadar hangi stilleri çalıştınız. Bu stiller orasında ana stiliniz hangisi?

ikret KÜÇÜKAKDERE: Benim stilim kyokushin ama ilk shotokan ile başladım. Tabii ki bu tam denilemeyecek kadar azdı. Okula dışarıdan gelen hocanlar vardı. Onlar ile çalışma imkanı bulduk. Asıl bizim stilimiz Kyokushin ve Ashihara’dır.

SİYAHKUŞAK: Koncho Ferhat ÖZSERT’in kurmay kadrosunda yer aldınız. Hoca’nın kacıncı jenerasyon öğrencisi oldunuz. Acaba o dönemde o jenerasyonun içinde kimler vardı?

Firket KÜÇÜKAKDERE: Ben Ferhat Hoca’nın 1. Jenerasyon öğrencisiyim. Hoca ile ilk birlikteliğimiz; Ben, Kenan AYDIN ve Nadir SARIGÜL’den oluşan bir üçlü ile başladık… Salonuda Hasköy’de açtık. Benim bağlı bulunduğum şirketin bir salonu vardı. İlk başlangıcımız böyle oldu.

Tabiiki bizde yetişenler Rahim KAHRAMAN, Hasan BİRİNCİ, Sermet ULUFER , Cevat TUNCEL ve Hilmi ASAL gibi ikinci jenerasyon öğrenciler geldi. Bunlar bizim kulümüzden yetişmeler… Bunlarla beraber Anadolu’da da bir sürü insan var. Sonra bunların talebeleri derken jenersyon devam etti. Üçüncü, dördüncü jenerasyon oldu.

SİYAHKUŞAK: Kancho ile çalışmış olmak nasıl bir duygu?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Gerçekten çok büyük bir duygu… Türkiye’nin en büyük hocası ve dünyanında sayılı hocalarından biri… Tabii benim tanıdığım kadarıyla… Onunla çalışmaktan zevk aldım, çok şey öğrendim, halen bu bilgilerimi kullanyorum.

SİYAHKUŞAK: Kancho Ferhat ÖZSERT, Mas OYAMA’nın taktirini aldı mı?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Mas OYAMA’nın taktirini Ferhat Hoca ile beraber aldık. 2. Kyokushin Kai Dünya Şampiyonası’nda bulunduk. Orada Oyama ile tanışma fırsatı oldu. Müsabakalara girdik. Onun davetlerine katıldık. Bizi, bütün ülkeler arasında yaptığımız çalışmaları taktirle karşılayarak kıyafetimizden tuttu ve bizden övgüyle bahsetti.

Tüm dünyadan gelen bütün sporcuların içinde sporcu derilen sporcu ahlakı, çalışması, tam beyaz kıyafetimizle dikkat çektik. Güğsümüzde Ayyıldız vardı. Çok güzel bir anıydı.

SİYAHKUŞAK: Hocam, Ferhat ÖZSERT’in antremanları nasıl geçerdi. Yani soruyu şöyle açayım. Dojoya geldiniz, sıraya dizildiniz ve bir oss sesi;

Fikret KÜÇÜKAKDERE: O antrenman kültür fizikle başlardı. Sonra asistan olarak ben çalıştırma yaptırırdım. Akabinde Ferhat ÖZSERT tekniğe geçerdi. Hoca’nın antrenmanı daima çok sert geçmiştir. Bize Kyokushin’in gereğini uygulamıştır. Kyokushin sporcusunun çok sert ve dinamik şekilde hazırlanmasından yanaydı ve o şekilde çalıştırırdı.

SİYAHKUŞAK: Babanın çalışmadan çıkardığı sporcular olurmuş… Niçin böyle bir yol izlerdi? Bugün baktığınız zaman doğru buluyormusunuz?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Şimdi söyle; Hoca sporcusuna gösterdiği tekniği iyi, sert ve dinamik yapmasını ister. İsteksiz davrananı tabii ki çıkarırdı. Bu bana göre doğruydu.

SİYAHKUŞAK: Acaba sizi o çalışmadan çıkarsaydı, o an ne düşünürdünüz?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Tabiiki üzülürdüm. O zaman bir antrenmanı kaybetmiş gibi olurdum. Ama bu vuku bulmadı. Ferhat Hoca antrenmana girdiği zaman üzerimdeki elbise terden deli gibi oluyordu. O kadar istekli ve iyi çalışıyorduk.

SİYAHKUŞAK: Öğrenciler arasında adaleti nasıl tahis ederdi. Hiç ayırım yaptığı olurmuydu?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Hiç öğrenciler arasında ayırım yapmazdı. Hatta Hoca, Ferhan ÖZSERT’i öğrencileriyle aynı kıstasta tutardı. Asla ayırım yapmazdı. Herkese ne çalıştırıyorsa onada onu çalıştırırdı.

SİYAHKUŞAK: Doğrudur… Benim bildiğim Bayan-Erkek ayırımı da yapmaz, dediğiniz gibi Ferhan’a daha fazla yüklenirmiş!

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Evet bu dediğiniz doğru… Zaten bayanları bayanla çalıştırmazdı. Bayanlar daima erkeklerle çalışır, erkeklerle müsabaka yapardı. Bir erkek gibi yetişirdi. Bizim bayanlarımız her şampiyonada derece alırdı. Söylediğim gibi Ferhan’ı daha fazla yüklendiği doğrudur. Bu diğer sporcular için bir gözdağıdır. Herkesde, “Ferhat Hoca kardeşine böyle yaparsa bize ne yapar?” diye düşünce vardı. Yanlız dersten sonra herkes memnun ayrılırdı.

SİYAHKUŞAK: Pekii, Ferhan fiç demezmiydi; Abi neden bana bu kadar yükleniyorsun?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Demez mi; derdi tabi! Biz çekerdik Ferhan’ı, izah ederdik. Bunun bu sporun güzelliği olduğunu anlardı ve sesini çıkartmazdı.

SİYAHKUŞAK: Kancho’nun öğrencilerinin hatıra defterinde Mecidiyeköy’deki Oyama’nın çok önemli bir yeri var. Biraz anlatırmısın o günleri?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Mecidiyeköy’de ki yer benim vasıtamla açıldı. Oranın yarısı Yaşar DEMİREL diye bir arkadaşındı. Önce Kasımpaşa’daki Dojo’da çalışıyordu. Ferhat Hoca’da oradaydı. Ben bir Dojo daha kazanabilmek için ona dedim ki; “Bir Dojo aç, Ferhat Hoca seninle birlikte olsun. Hem kendini daha iyi geliştirirsin, hem de Ferhat Hoca, Dojo sahibi olmuş olur” dedim. Çünkü o arkadaşımızın durumu daha iyiydi. İşte Oyama bu şekilde ortaya çıktı.

İlk etapta benim siyah öğrencilerimle beraber oraya gidip haftanın belirli günlerinde çalışmalar yapıyorduk. Tabii çok güzel çalışmalar oluyordu… Zaten oranın adı Oyama’ydı. Esasen Kyokushin’nin Merkez konumundaydı. Büyük Babası’nın ismini taşıyordu! Masutatsu OYAMA’nın ismini taşıdığı için, bizim için çok önemliydi. Ama malesef salon bir kaç yıl çalıştıktan sonra arkadaş orayı satmak istedi. Biz ne kadarda engellemeye çalıştıysakta engelleyemedik. Salon satıldıktan sonra hayal kırıklığı oldu. Hoca ondan sonra pek sporun içine girmedi. kenara çekildi!

Halbuki biz onu bütün siyahlar ile bir araya gelip hediye olarak o salonu ona alabilirdik. Ben buna teşebbüs ettim ama benim teklifim ortada kaldı. Yaşar DEMİREL’e, “Salonun yarısı Ferhat Hoca’nın, yarı fiyatını vereyim, devret salonu” dedim fakat “hayır, salon benim” dedi. Ferhat Hoca’ya söylediğimde bana, “Sen karışma, o salonu satsa bile benim hakkımı verir” diye söyledi. Tabii bizde işin peşini bıraktık. Salon satıldı. Diğer 3-4 tane öğrenci arkadaş aldı. Fakat Ferhat Hoca’ya hiç bir şey verilmedi. Sadece Hoca çeketini almış, çıkmış oldu. Tabii bu büyük bir yıkımdı.

Bizde üzüldük. Ondan sonraki 4 seneyi benim Kuledibi’ndeki UDOSO denilen dernekte geçirdik, kendisi misafirimiz oldu ve orada devam ettik. Yani dediğim gibi bu salon diğer salonlara nazaran çok daha önemliydi ama malesef kaybettik.

SİYAHKUŞAK: Oyama’da bir de Shotokan grubu vardı. Hiç kapışırmıydınız?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Yok, onlar başka bir gün, başka bir seansta gelirdi, çalışmalarını yaparlardı, giderlerdi. Yani ayrı bir grubtu… Aslında sırf onlar değil, Kung-Fu, Aikido grubuda vardı.

SİYAHKUŞAK: Kancho’nun derslerine Shotokan’dan Durmuş TOPÇU iyi bir musabık olduğu için ara sıra girerdi. Bu şunu teyit ediyor mu? Evet karate stillerden oluşur ama ‘karate’ karatedir!

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Bizim Kyokushin veya Ashihara çalışmalarımıza Shotokan’dan giren oluyordu. Oda karate, buda karate… Biri vuruşlu tabir ediliyor, biri vuruşsuz tabir ediliyor. Ama shotokancı vurursa oda vuruşlu oluyor. Aynı yumruğu aynı tekniği kullanıyoruz. Yanlız tarzları değişik. İntibak çabuk oluyor. Örneğin bizden de shotokana geçen oluyor. Shotokancı o arkadaşında derslerimize katılmış olması gayet güzel bir durum…

SİYAHKUŞAK: “Yıllardır Türkiye’de karateyi bölen “V.lu – V.suz” ayırımı artık bayatladı ve miadını doldurdu” diye düşünüyorum. Bu görüşümü nasıl değerlendiriyorsun?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Evet, doğru. Bizim zamanımızda tam bir çekişme vardı. Gerçi bu olay bizden çıkmıyordu. Shotokan camiası o dönem bizi yok etmek için, birilerini kötülemek için, federasyona girmememizi sağlamak için ellerinden geleni yaptılar. Başarılıda oldular! Federasyon olduğu gibi shotokan Federasyonu oldu! Yani dışlanmış olduk. Şimdi Federasyon daha sıcak bakıyor! Diğer stillere kapısını açtığını belitti. İnşallah hayırlı olur.

SİYAHKUŞAK: Hocam, bir kişi karate veya başka bir branşa başladığı zaman kendini yeni bir dünyanın içinde bulur. Bir stile başlar fakat ilerleyen zaman içinde başka bir arayış ortaya çıkabilir. Bir müsabık her hangi bir stili çalışıyor ama ona uymuyorsa Shotokan’dan Ashihara’ya yada Kyokushin’den  Wado-Ryu’ya geçebilir. Hatta aynı formata sahip stiller arasında bile geçiş olabiliyor. Bu konuda ne diyorsun, örnekler var mı?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Mücadele sporu yapan her insan bir olmuyor. Mizacına uygun seçim yapması gerekiyor. İlk seçiminde yanlış seçim olabiliyor. Kendine uygun bir yer buluyor ve oraya kayıyor. Bizim hocamızda aynı mesela! Ferhat Hoca Shotokan yaparken Kyokushin’e oradan Ashihara’ya geçiş yaptı. Bu herkes için geçerli… Gerilemesi değil, gelişmesini nerede sağlayacaksa, nerede başarılı duracaksa, onu orada yapması daha doğrudur.

SİYAHKUŞAK: Hocam Shihan Dai Hakkı KOŞAR ve Kancho Ferhat ÖZSERT’in dostluğundan bahsedermisiniz?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Şimdi çok eskilere dayanıyor. Ferhat Hoca’nın Hakkı Hoca ile beraber çalıştıkları zamanlar oldu. Bu Türkiye’ye karatenin yeni yeni gelmeye başladığı zamanlardı. Ferhat ÖZSERT maddi durumu el vermeyen bir insandı. Hem Hakkı Hoca’nın durumu daha müsaitti hemde bir dojosu vardı. Ferhat Hoca bir müddet çalışmalar yaptı. KOŞAR’ı tanıtabilmek için il il dolaştı, gösteriler yaptı. Tabii her seferinde grup olduğu için Hakkı KOŞAR ve Grubu diye anıldı. Sonunda Hoca uyandı. Her şeyi yapan Ferhat Hoca, payeyi alan Hakkı Hoca! Bir gün Hakkı Hoca’ya dedi ki; “Arkadaş ben gösteri yapıyorum, ben vuruş yapıyorum, ben kırış yapıyorum, ben milletle kavga ediyorum, her şey sana! Gel Hakkı KOŞAR ve Ferhat ÖZSERT grubu diyelim” dedi. Tabii demeyince aralarında kopma oldu.  Bu kopmadan sonra ortaya Kyokushin çıktı.

SİYAHKUŞAK: Pekii bu Kyokushin’e başlangıç safhası nasıl oldu?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: İşte Ferhat Hoca bu olaydan sonra Kyokushin’e döndü. Söylediğim gibi önce shotokan çalışıyordu. shotokanda bile Ferhat Hoca’nın karşınına çıkacak kimse yoktu. Herkese meydan okudu. Gözü kara bir insandı. kyokushine döndü ve büyüdü. Kendisi gittiği zaman zaten shodandı. Hollanda’da Kyokushin ile tanıştı. Girdi, baktıki Shotokan’dan çok farklı! Çok hızlılar, çok sertler! Yani shotokanda vuruşlar acıtmıyor, Kyokushindeki vuruşlar ise daha etkili oluyordu. İlk siyahla karşılaşma yaptırdılar orada… Ferhat Hoca mağlup oldu! Kahverengi verdiler, onada mağlup oldu! En son yeşil verdiler.. Yeşilede mağlup oldu! En son bir kız verdiler, kızda yendi. Tabii Ferhat Hoca’yı söktü kemerini Lock Hollander’in  ayağının dibine attı. “Ben bu kemeri takmıyorum” dedi ve beyaz taktı. Kyokushın Kai’ye beyazdan başladı. Ondan sonra Lock Hollander özel olarak çalıştıdı ve tam bir Kyokushinci olarak yetişti.

En son Türkiye’ye gelmeden önce yüksek danlı 20 kişi ile aralıksız müsabaka yaptı. Orada çok iyi bir performans ortaya koydu. Fakat Türkiye’ye geldiği zaman yaptığı maçların izi yüzünden belli oluyordu. O zaman yine herkese meydan okudu. Tabii kimseden tık çıkmadı.

SİYAHKUŞAK: Benim gördüğüm kadarıyla bugün Kancho’yu savunan onun davasına sahip çıkan bazı isimler var! Ben bir kaçını sayayım… Siz diğerlerini hatırladığınız kadarıyla sayarmısınız? Fikret KÜÇÜKAKDERE, Soke Şefik GÜLTEN, Sensei Tülay KAYACIK…

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Şefik bizim üçüncü jenerasyonumuz… Oyama’da yetişmedir ve sadıktır. Tülay yine öyle sadıktır. Yani ben ona, kız değil, erkek diyorum! “Her zaman öyle hepsi senin gibi olsa.” diyorum. Çok sadık. Shotokana döndüğü halde bile gönlü kyokushinde… Bizi çok destekliyor.. Olumlu olumsuz aldığımız cevaplara oda şahit oldu. Yazılarında falan destekledi. Çok iyi sporcudur.

SİYAHKUŞAK: Pekii başkaları var mı? Örneğin Hasan BİRİNCİ gibi!

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Hasan BİRİNCİ zaten akrabası… Başkada destekleyecek insan yok! Zannetmiyorum…

SİYAHKUŞAK: Yani ÖZSERT’in yanında duracak davaya sahip çıkacak, destekleyecek kimse yok mu?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Kimse ne arar, ne sorar!

SİYAHKUŞAK: Şefik GÜLTEN WBF’ye geldi. Sanırım bu mutlu bir haber.

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Geldiği doğrudur. Zaten yıllardan beri gelmek istiyordu. Tabii bizim bazı şartlarımız oluyordu. Şahıslar gelemiyor gruplar geliyor. Bir grup olması lazım. WBF bir Dünya Federasyonu… Grup olacak, organizasyon olacak yada federasyon olacak ki bize gelsin. Buda Wakazamurai adlı bir kuruluşun başkanlığını yapıyor. Kendini kanıtlamış yurt içi ve yurt dışında.. Bize olumlu geldi. Onunla beraber Zübeyr SOYDAN arkadaşımızda geldi. Oda Aikijıtsu yapıyor. Oda gruplarıyla katıldı… Ve kabul ettik bunları…

SİYAHKUŞAK: Önce BSF’ye gidilebilir, orada bir kayıt olabilir, oradan WBF’ye geçiş olur!

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Şu anda tabiiki WBF’ye kayıtlı değiller. Bütün dernekleri, kulüpleri gösterdiğimiz şartlarda hazırlıyorlar, evrakların gelmesiyle birlikte federasyona katılmış olacaklar.

SİYAHKUŞAK: Soke Şefik GÜLTEN, Kancho’ya laf söyletmem diyor. Asarım, keserim falan diyor!

Fikret KÜÇÜKAKDERER: Çok bağlıdır, yapar! Ferhat Hoca için herşeyi yapar!

SİYAHKUŞAK: Sende aynı görüştemisin?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Aynı, aynı! Bende öyleyim, öl dese ölürüm!

SİYAHKUŞAK: Kendisi burada yok ama müsadesi olursa bir konuyu sizinle paylaşmak isterim. Kenan AYDIN Hoca ile bir ayrılık oldu galiba… Tekrar bir araya gelmek sözkonusu olabilir mi?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: Bugünden sonra Kenan AYDIN ile bir araya gelmemiz zor. Çünkü 40 yıldır beraberiz, “Belki daha iyi olur, belki daha düzgün kararlar verir, daha olumlu bir şeyler yapabilir” dedim. “Kenan AYDIN yine eski Kenan AYDIN!” Şu ana Dünya Budo Federasyonu (WBF) Merkez Hakem Komitesi Başkanı gözüküyoru. Artık bir ilişkisi kalmadı.

Şimdi bakıyorum bazı kuruluşlar var internette… Bunların hiç bir resmiyeti yok! Ama şimdi kendisi böyle bir şey yaptı. WBUO diye bir şey! Unıon, organizasyon. İkiside aynı şey, ikiside dernek, organizasyon… Yani buna gerek yoktu. Zaten bu dünya federasyonu sanala girdiği zaman, kendi kendine birşeyler yapmaya çalıştığı zaman doğru olmaz. Bu tabii ki Dünya Budo Federasyonu’na zarar verir. Gerçek ve resmi bir federayon, Dünya Budo Federasyonu’dur…

Ben şahsen kendi adıma böyle düşünüyorum, üyelerimizde aynı şekilde düşünüyor. Sen bu federasyondan gidiyorsun başka federasyon kurmuş gibi sanal gösteriyorsun. Aldığı kişilerde etraftan dışlanmış, değişik işler yapmış kişileri alıyor. İnternete giriliyor, orada bir resim var, bilmem kim, kurucu üye..! Şimdi kurucu üye dediğin zaman oluşumu kuran demektir. Sen bunu tanımıyorsun, bunu hiç görmedin, nasıl kurucu üye oluyor!

SİYAHKUŞAK: WBF’nin farkı nedir, bir ulusal yada uluslararası federasyon nasıl kuruluyor?

Fikret KÜÇÜKAKDERE: WBF’de kurucu üyeler var ama biz hepsini tanyoruz, kesinlikle bir araya geldik ve bu 21 ülke biraraya gelip karar verdik. Bir dünya organizasyonu yada federasyonu kurmak kolay değil… 21 ülke beraber olması gerekiyor. Türkiye bir federasyon kurarken ne yapıyor? 15 tane kulüp bir araya geliyor. Tek bir kişi karar verebiliyor mu?  Veremiyor…

SİYAHKUŞAK: Teşekkürler Fikret Başkan tekrar görüşmek üzere…

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.