KARATE DO NUN AKINCI GÖNÜLLÜ ŞÖVALYESİ YA DA TKF BAŞKANLIĞINA YAKIŞAN DEĞER OLARAK ÖMER HABEŞ
Karate Do ile ilgili olarak her zaman söylediğim bir söz vardır: Karate asla sadece tekme ve yumruk atmaktan ibaret bir spor değildir.
Karate Do bir spordan çok daha fazlasıdır. Sanattır, felsefedir. Bir yaşama anlayışı, bir yaşam yoludur. Bu nedenle karate do gemimizin kaptanlığına gelecek bir insanın bu özellikleri göz önünde bulundurması ve bu değerlerin hakkını vermesi temel koşuldur.
Karate Do nun gerek Türkiye gerekse Dünya Tarihi içinde aldığı seyre baktığımız zaman bu yolda pek çok mücadelelerin verildiğini ve bu mücadele sürecinde çok derin bir felsefe ve kültürün oluştuğunu görürüz.
Kapitalist modernizm pek çok alanda tahribatın öncülüğünü yaptığı gibi karate do alanında da özden sapmayla sonuçlanan tahribatlar meydana getirmiştir. Nedir bu tahribatlar? Özden sapmalar…
Karate do adeta bir yarış arenası haline gelmiştir. Hedef sadece niceliğe dökülebilen skor haline gelmiştir. Tatemiler adeta hipodrom, sporcular adeta yarış atı konumuna getirilmiştir.
Bu tabloda gürültüye giden karate do nun ‘’adam gibi adam yetiştiren bir okul olma özelliği’’dir.
Siz karate do nun tarihsel yolculuğunu, sosyolojisini, psikolojisini, ahlaki yön ve değerlerini bilmeyen, sadece skora odaklanmış ve elde ettiği skorlarla ‘’küçük dağları ben yarattım ‘’ havasına giren sporcularla, karate do yu hangi iyicil toplumsal dönüşüm ve değişimin aracı yapabileceksiniz?
Evet karate nin spor boyutu elbette ki vardır, skor boyutu haliyle olacaktır, olmalıdır. Bunun pek çok faydası ardır ama spor e skor boyutu merkeze alınmamalıdır. Aslolan budur.
Ahlak karakter gelişimi olimpiyat şampiyonluğu madalyasından çok daha önemlidir. Çünkü karate do, bir yarışma sporu olmaktan çok bir değerler eğitimi disiplinidir.
Şimdi, bu sözleri belki pek çok kimse söylüyor. Do yu hemen hemen herkes diline dolamış. Ama icraat nerede? Karate do aracılığıyla kaç tane genç kazanabiliyoruz? Kazandığımızı düşündüğümüz gençlerin kaçıb karate do yoluyla ‘’ adam gibi adam’’ olabiliyor? Eğer sorun sadece skor ise neden masa tenisi ile yetinmiyoruz? Ya da sorun sadece dövüşerek skor ise nede UFC , MMA gibi alanlara yönelmiyoruz? Neden karate do? Karate do nun farkı ne? Bu farkı verebiliyor, bu farklı özelliklerle donanmış bireyler yetiştirebiliyor muyuz? Yetiştirebiliyorsak bu gençliğin hali ne? Yetiştiremiyorsak bunun nedenleri nelerdir?
İşte karate do nun bu soruları kılıç keskinliğiyle sorup kılıç keskinliğiyle cevaplarını bulabilecek ve ipek yumuşaklığı ile tüm karate do severlere anlatabilecek akıncı yürekli şövalyelere ihtiyacı var.
İşte bu niteliklere sahip bir güzel insan adaylığını koymuş, oylarımızı bekliyor: Bu isim Ömer HABEŞ tir.
Kelimenin tam anlamıyla çekirdekten yetişme bir ustadır. Karate do nun hemen her kademesinde görev yapmış bir usta olmasının yanısıra her dönem karate do aşığı kimliği ile göze çarpmıştır.
Katıldığı müsabakaların ve aldığı derecelerin sayısı belirsiz denecek kadar çoktur. Teknik adam olma kimliği, müsabıklığından hiç te aşağı kalmaz. Disiplin ile samimiyeti onun kadar güzel sentezleyen çok az insan vardır.Vefa ve saygının ete kemiğe bürünmüş, insan suretinde görünmüş bir yüksek değeridir O. Çocuklarla çocuk, büyüklerle büyük, sevgi ile saygıyı sentezleyen, nezaket , ciddiyet ve sevgi sembolüdür adeta Ömer HABEŞ.
Bilen ama bilmediğini de bilen bir filozofik tavır insanıdır.
Projeden çok icraata kollarını sıvamıştır ama her türden gerçekçi ve uygulanabilir projelerin de hamisidir. Bir karate sevdalısıdır, o kadar ki’’ bir gün muhakkak emaneti Rabbime teslim edeceğim ya, ben dojoda ya da tatamide hayata gözlerimi yummak isterim ‘’ diyecek kadar bu sevdayı nakış nakış yüreğine işlemiş bir gönül insanıdır Ömer Habeş.
Karate do duayenlerinin tek tek adını listeleyecek kadar karate do emekçilerine vefakar, icraat benden proje sizden diyecek kadar poizitif karate do hiperaktifi… Ayrıca haksızın haksızlığını, haklının da hakkını yüzüne her zaman söyleyecek kadar dobra, mert bir yürek insanıdır Ömer Habeş.
Ömrünü öğrenmeye adamıştır ama dedikya, bilmediği şeyleri bilecek kadar bilge ve bilmediğini öğretecek herkese de kırkar yıl köle olabilecek kadar mütevazi.
Ne mutlu ki Esat Başkan gibi değerli bir başkandan sonra TKF gözümüzü arkada bırakmayacak kadar donanımlı bir adaya sahip.. Bu aday kuşkusuz ki Ömer HABEŞ tir.
Bu yazım daha açılış yazısıdır. Ömer Habeş denizinden bir maşrapa sudur sadece devamı gelecek… Çünkü Ömer Hocamız tek bir yazıya sımayacak kadar büyük bir denizdir. Görene, bilene, anlayana.
Osman KAYA