İnceden İnceye, KARATE KURSLARI; İnternet icad oldu…
*
İnceden İnceye, KARATE KURSLARI; İnternet icad oldu, masallar-hikayeler dönemi kapandı…
İnternet icad oldu, masallar-hikayeler dönemi kapandı ve adeta gerçekler tüm yakıcı yönleriyle gün yüzüne çıktı. Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda bırakınız interneti, doğru-dürüst yayın yapan ve hakikate, gerçek bilgiye ulaşabileceğimiz yayınlar bile yoktu.
Bu durum rahmetli Shihan Yenal Karahan üstadımızın Siyahkuşak dergisinde
kalemi eline alana kadar sürdü. Ondan önceki yayınlarda ise ‘kim hangi çılgınlığı yapmış, hangi taksiyi karnının üzerinden geçirmiş, kaç kiremit-tuğla-buz kalıbı
kırmış, hangi Yeşilçam filminin bir döğüş sahnesinde ‘dublör’ olmuş’’ bunlar yayınlanırdı, onlar revaçtaydı. Karate-Do’yu ciddi anlamda çalışan, öğrenen, öğreten
dostlarıma, okurlarıma bir tavsiyem olacak. Beyler, lütfen ‘Google’a “Karate” veya “Karate kursu” yazın ve karşınıza çıkan yazıları da sakin bir kafayla okuyun lütfen.
Ben bu defa aynen öyle yaptım ve bakın nelerle karşılaştım. Ha, bu arada bir tesbitimin de ne kadar doğru olduğunu bizzat gözlerimle gördüm. Geçen sene Eylül ayında güzel sitemiz Siyahkuşak’ta yayınlanan ‘SESAM GÜNLÜĞÜM(2)’ başlıklı yazımda demiştim ki; “Türkiye’deki birçok dojo’da maalesef ‘DO’ haricinde herşey itina ile öğretiliyor.” İşte bunlardan birkaç örnek..Ekşisözlük’ de yayınlananları ahlaki
bulmadığım için bu sütunlara almadım. Ama bir başkası daha ilginç geldi, buyrun birlikte okuyalım.
En başta söylemekte yarar görüyorum, sakın tansiyonunuz yükselmesin ve kızmayın. Buraya aktardıklarım bana ait sözler asla değildir. Sonra art niyetli ve anlama özürlünün birisi çıkar da iftira bile atabilir..
AMAN DİKKAT; Aşağıdaki yazı bir internet sitesinden alınmıştır. Saçmalıkları hep birlikte
okuyalım şimdi;
“Karate Nedir?(*) Uzakdoğu ülkelerinde geliştirilmiş ve ülkemizde yaygınlaşmış olan yumruk ve
ayak vuruşlarından ibaret bir çeşit savunma, kültür fizik ve yarışma sporudur. Kendi içinde bir
felsefesi olduğu ve cümle yakın dövüş sporlarının pıtırak gibi karateden türediği iddia edilse de,
o gereksiz hareketlerden nasıl uçmalı kaçmalı yeni sporların türediği soru işaretidir.’’
‘’Karate dediğiniz meret, beyaz kuşakla başlar. Beyaz artık saflığı mı, sadeliği mi, yoksa ‘işe yaramaz’lığı mı temsil ediyor bilemiyorum ama, ne gençler beyaz kuşak aşamasında bir şey öğrenebilirler, ne de diğer
kuşaklardakiler onları karateciden sayarlar.’’
‘’Ülkemizdeki karate bilinci beyaz kuşaktan sarısına
geçene kadardır. Önce aynanın karşısına geçirilirsin
ve sana sarıya geçene kadar birkaç hareket gösterilir.
İlk aşamada gösterilen hareketlerin bilimumu can
sıkıcı, gırtlak daraltıcı hareketlerdir. Halbuki o hareketleri yapması istenen genç, daha karate
salonuna ilk girdiği andan itibaren ne bileyim bir Van Damme, hadi onu geçtim, Bruce Lee
olmasa da bir Jackie Chan kadar dövüş sporlarını icra edebileceğini zannetmektedir.’’
‘’Tabi yurdum insanı karate hocalığı yaparken de kendini belli eder. O kadar beyaz kuşaklı
veletin ayna karşısında garip hareketler yapmaktan bıktığını veya bıkmak üzere olduğunu
anlayınca, kulaklara fısıldanır:
“Sen bunların hepsini bitir seni sarı guşah yapacaaah.”
Tabi sende “Hadi beeeh” sureti belirir. Yorulan kollar yeniden enerjiyle dolar. Adrenalin tavan
yapar. O zaman bir gaz bir gaz hemen hepsini öğrenip bitiriverirsin.
Bir bakmışsın ki hemen öğrendim dediğin zaman, senden çok sonra gelenler bile seninle beraber
sarı kuşağa geçmiş. İşte o vakit aklın başına gelir(Daha doğrusu sadece ben kendimi böyle
hatırlıyorum’’
‘’Bir de karate salonunda en uyuz kapılan şeylerden birisi ise, senden küçüklerin sana hocalık
yapmasıdır. Bunlar genelde sokakta ezilmiş, hayatının anlamını salonun sert zemininde
bulmaya çalışan asosyal insanlardır. Üst kuşakta olmaları ve hareketleri en iyi yapanın
kendileri olduklarına dair kurdukları hayaller sebebiyle
sık sık ders verme ihtiyacı hissederler:
“Öyle değil, bak şimdi, oss, sih,sih,sih-”h”ler
gırtlaktan-hiyaaa-kiyaa”gibisinden akıl hocalığı
yaparlar, sen de fişek olursun. En son bahsedeceğim
nokta ise, karateye gitmeyenlerin, giden arkadaşlarına
“La Rıfat o kadar karateye gidiyon, bize birkaç hareket
göstersene” demesidir.
Tabi Rıfat’a o sırada bir daralma gelir ve kendisini kafa atacak bir psikolojinin taa orta noktasında
buluverir.”
Neyse, sizin de bu duyguları tatmanızı tavsiye eder, en yakın karate kursuna burslu başvurma yollarını
araştırarak dahil olmanızı temenni ederim (Para ödemezseniz kuşakları hemen atlatır, bir an önce
bitirmenizi sağlarlar. Para verirseniz vay halinize).’’
(*)Bu yazı ve notlar bir internet sitesinden alıntılanmıştır ve ismi bende saklıdır.. F.İ.)
……………………………………………………………………………………………………………
SADEDE GELECEK OLURSAK
Türkiye’de Karate hakkında genel yaygın kanaat aynen yukarıda görüldüğü gibidir. Anlatılanların ve internet ortamında yazılanların büyük bir kısmı da ‘kısmen’ doğrudur. Ülkemizde Karate’nin, en yüksek yüzde ile (% 90 civarında) Shotokan stilinde yapıldığını göz önüne alırsak, 40 senedir ya Karate-Do ciddi anlamda ruhuna uygun olarak anlatılıp öğretil(e)medi, ya da bunca sene Karate yaptığını-öğrettiğini zannedenler, topluma Karate-Do kültürü adına gerçekten hiç birşey ver(e)mediler.
Demem o ki, en yaygın stilin dışında kalanlar henüz yeni sayılırlar Türkiye için.Wado-Ryu hariç, geriye kalan WKF
stillerinden Shito-Ryu’yu değerli üstadım rahmetli Shihan Yenal Karahan, Goju-Ryu’yu da bendeniz 1990’lı yıllarda getirmiştik ülkemize. Eğer internet ortamında Karate hakkında olur-olmaz şeyler yazılıyorsa,
kabahati yazanlarda değil, ‘sahte’ Karate-Do tutum ve davranış sahiplerinde, bunu
‘Karate Kursu’ adı altında icra eden sözümona hocalarda aramak lazım gelir. Lütfen
aynaya bu kez çocuklar değil, kendisini yeterince geliştirememiş olan, üstelik bu yoldan
para kazanarak hayatını idame ettiren, kendisini ‘Karate hocası’ zannedenler
baksınlar. Bu sözümün muhatapları bellidirler. Bunların muhatapları, Karate
Kurslarında-Dojo’larında yukarıya alıntıladığım yazıdaki gibi davrananlardır. Kesinlikle
genelleme yapmıyor, genelleme yapmanın da çok yanlış anlaşılacağını en başta
belirtmekte yarar görüyorum. Sadece camia içindeki ‘çürük elmalara’ dikkat çekmek
istiyorum ki, çürüme tabana iyice yayılmadan önlem alınabilsin.
Ülkemin gerçek Karate-Do ustalarına ve üstadlarına olan saygı ve hürmetimi bir kez
daha burada vurgularken, Federasyon yetkililerini de uyanık olmaya davet ediyorum.
Ayrıca merak ediyor ve en yetkili makamlardan aşağıdaki
sorularıma yanıt bekliyorum.
—Ülkemizdeki mevcut Karate-Do antrenörlerinin ortalama eğitim durumu nedir? Bunların % kaçı üniversite mezunu, % kaçı Lise ve % kaçı ilkokul
ve ortaokul mezunudur? Mevcut antrenörlerin % kaçı yabancı dillerden birini okuyup-yazıp konuşabilmektedir?
Antrenör diplomasına sahip olanların % kaçı çalışmış olduğu stilde uluslararası seminerlere katılmakta ve katılanlar var ise bunu hangi sıklıkta gerçekleştirmektedirler? Türkiye’de halen çalışılmakta olan ve WKF
bünyesindeki stillerde, dünyaca bilinen stil-ekol önderleri olan yüksek DAN’lı Japon hocalar, hangi sıklıkla Türkiye’de seminer-kurs düzenlemektedirler ve bu tür faaliyetlerde T.C.Karate federasyonunun tutumu nedir? Yani destek mi olmaktadır yoksa köstek mi?
Geçtiğimiz dönemlerde, güzel sitemiz Siyahkuşak web’de yayınlanan ‘KARATE EĞİTİMİNDE KALİTE’ başlıklı yazıma aynen şöyle başladığımı hatırlıyorum; “Bilinçli ve yüksek öngörülü Karate do antrenörü-eğitmeni-Sensei; sürekli olarak yeni bilgiler elde eden ve bu bilgileri
geliştirerek faaliyetlerini bu yeni bilgilere göre biçimlendirme yeteneğine sahip olan ve böylelikle sürekli gelişmeyi gerçekleştirerek rekabet avantajı yakalamayı amaç edinen gerçek Sensei/hoca demektir. Bu amaca ulaşılması, antrenörde köklü davranış değişimlerini getirecek bir anlayışı gerekli kılmaktadır. Bu özelliklere sahip olan gerçek bir
Karate hocası-Sensei, kendine özgü kültürel koşullarla bu anlayışın belirleyicisi olarak verdiği yüksek disiplinin etkilerini, bu süreçte azami fiziksel eğitimin tüm unsur ve işleyişine yansıtırlar.
Bilinçli Karate eğitiminde kalite ise; sporcuların temel Karate idmanları esnasında
ihtiyaçlarını belirleme ve daha iyi sonuçlara ve başarılara ulaşabilme çabasıdır, Kalite;
verimlilik, esneklik ve etkili olmaktır, Kalite bir yaşam tarzı ve hayat felsefesidir, Kalite,
saygı ve nezakettir ki, bu spor dalının yani ‘DO’ nun ‘olmazsa olmazlarının’ en başında
gelir.
Yazımı büyük usta Shoshin Nagamine Sense’ inin sözleriyle noktalamak istiyor,
sporcusundan-hocasına kadar, herkesi bir kez daha ciddi anlamda düşünmeye davet
ediyorum.
“Karate wa kunshi no bugei.”
“Karate is the martial art of intelligent people.” Karate akıllı ve zeki insanların savaş
sanatıdır.
Fatih İNCE
Chief Instructor, 5.Dan
Toronto, CANADA
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)