SENSEİ ŞABAN TURAN

H0CALARIMIZI TANIYALIM!
SENSEİ ŞABAN TURAN
Sensei Şaban TURAN hocamız aslında camianın tanıdığı bir hoca! Yeni nesiller emaktar ve değerli hocalarımızı tanısın, onu yol haritasına alsın. Karatenin temel taşlarınan olan hocamızı Yazarımız Yakup Meletli’nin kaleminden tanıyoruz…
Zaman, kimi insanları sadece anılara, kimilerini ise hafızalara işler. Kimi isimler vardır ki yalnızca başarılarıyla değil, duruşları, derinlikleri, vakarı ve sabırla yoğrulmuş sessizlikleriyle iz bırakır. İşte o isimlerden biri, Anadolu’nun mütevazı ve onurlu bağrından çıkan bir ustadır: Sensei Şaban Turan.
Bir Çocuk, Bir Sezgi, Bir Yolculuk (1958–1972)
1958 yılında, tarihin taş sokaklarında yankılandığı, kadim Kastamonu’nun gölgesinde dünyaya geldi. Bu şehirde, rüzgârlar dualar taşır, her evin içinde suskun ama derin bir bilgelik dolaşırdı. Şaban, bu atmosferde büyüdü. Daha çocuk yaşlarda içinde şekillenmeye başlayan derin bir sessizlik vardı. Bu sessizlik, boyun eğmekten değil; gözlemlemekten, anlamaktan ve beklemekten doğuyordu. O, daha kim olduğunu tam bilmeden, kim olacağını sezmişti.
Henüz 14 yaşındayken, içindeki yolculuk dürtüsü onu bir dojo’nun kapısına getirdi. Kaderin onu yönlendirdiği bu mekânda ilk ustası, saygıdeğer Hüseyin Bahar oldu. Onun rehberliğinde yalnızca vuruşlar değil, duruşlar öğrenildi. Zihnin, bedenin önüne geçmesi gerektiğini; gücün ancak ruhla birleştiğinde anlamlı olacağını kavradı.
Ateşin İçinden Geçerek: Savaşçı Doğuyor (1972–1981)
Yolculuğunun bir sonraki durağı, Türk karatesinin ulu çınarlarından biri olan Hakkı Koşar hocaydı. Onun yanında Şaban Turan artık yalnızca öğrenci değil; kendi gölgesinin izini süren bir arayıcıydı. Sessizliği derinleşti, bakışları keskinleşti, kalbi ise sadeleşti. Karate onun için artık bir spor değil, bir varoluş biçimi olmuştu.
1974 yılında, Kıbrıs Kupası’nda takım arkadaşları Serdar Sıtaç, Hakan Alpay ve Atilla Çeliktürk ile birlikte açık siklette Türkiye üçüncüsü oldular. Bu sadece bir derece değil, bir yemin gibiydi. Onlar, sadece rakiplerini değil, kendi korkularını da alt ediyorlardı.
1981 yılı geldiğinde, Türkiye Ferdi Açık Siklet Karate Şampiyonası’nda bir başka anlamlı başarıya imza attılar. Hakan Alpay birinci, Atilla Çeliktürk ikinci, Şaban Turan üçüncü oldu. Fakat onun için bu dereceler, yalnızca sonuçlardan ibaret değildi. Her müsabaka, kendi içinde bir imtihandı. Kaybetmekten değil, öğrenememekten korkan bir ruhtu o.
Zirvede Bir Sessizlik: Zaferin Ardındaki Yara (1984)
1984 yılı, kaderin hem lütuf hem de sınavı sunduğu yıldı. Hatay’da yapılan Büyükler Türkiye Şampiyonası’nda altın madalyaya ulaştı. Fakat asıl sınav, aynı yıl Macaristan’da geldi. Dünya Kupası’nda Türkiye’yi açık siklette temsil etti. Mücadele başa baş sürdü; normal süre beraberlikle bitti. Uzatmalarda başına aldığı sert bir darbe, onu tatamiden hastane odasına taşıdı.
Acının tam ortasında, onun yanında sadece ağrı değil; sadakat ve dostluk da vardı. Refakatçisi, gönülden bağlı olduğu Sensei Ömer Habeş, milli takım antrenörü ise yakın yol arkadaşı Sensei Atilla Çeliktürk idi. Bu olay, bir dönemin sonuydu belki ama aynı zamanda bir başka dönemin başlangıcıydı.
Ustanın Dönüşümü: Müsabık Ruhun Eğitici Kimliği (1985–2000’ler)
Müsabıklığı bıraktığında, pek çok kişi onun durduğunu sandı. Oysa Şaban Turan, Karate-Do yolunda ilerlemeye devam etti – bu kez daha derin, daha sessiz bir çizgide. Federasyonlarda, hakem komitelerinde, teknik kurullarda görev aldı. Sadece kuralları değil, adaleti taşıdı gittiği her yere.
Onun için her öğrenci bir tohumdu. Ekti, bekledi, sabretti. Kata ve Kumite branşlarında yüzlerce sporcunun yetişmesine öncülük etti. Eğitim seminerleri düzenledi, kurslar verdi, milli takım antrenörlüğü yaptı. Her bir adımında, bir ustalıkla yoğrulmuş tevazu taşıdı.
Dojo’dan Emekliliğe: Onurlu Bir Veda (Son 17 Yıl)
Son olarak İstanbul Gençlik Spor bünyesinde 17 yıl boyunca antrenör olarak görev yaptı. Bu yıllar boyunca, sadece teknik bilgi değil; hayat dersi verdi. Onun öğrencileri, sadece karateyi değil; sabrı, nezaketi ve vakar içinde savaşmayı da öğrendiler.
Ve Şimdi: Sükûnetin İçinde Yükselen Saygı
Bugün, bir ömürlük yolculuğun ardından, Sensei Şaban Turan artık emekli. Ama onun mirası, dojo duvarlarında, öğrencilerinin bakışlarında, ülkenin dört bir yanına yayılmış izlerinde yaşamaya devam ediyor. O, sadece bir karateka değil; içindeki savaşçıyı eğitmiş, dışındaki dünyaya ışık tutmuş bir bilgedir.
Hayatını saygıyla, sabırla ve adanmışlıkla geçirmiş bu yüce insana; bundan sonraki yolculuğunda sevdikleriyle birlikte sağlık, huzur ve hikmet dolu bir ömür diliyoruz. Onun sessizliği, nice gencin içinde yankılanmaya devam edecek.
Yazan;
Yakup Meletli, Oss.