Türk Karatesi Ve Yeni Oluşumlar…
Türk karatesinin geçmişte yaşanan sorunları, yapılan kasıtlı yanlışlar, kendi dışındakileri yok etmek için gösterilen büyük çabalar…
Türk Karatesi Ve Yeni Oluşumlar…
Türk karatesinin geçmişte yaşanan sorunları, yapılan kasıtlı yanlışlar, kendi dışındakileri yok etmek için gösterilen büyük çabalar ve hâkimiyet kurma gayretleri ne yazık ki günümüze kadar uzanan derin ve kapanması zor izler bıraktı. Yapılanlar ne sporun genel ahlakına, ne Türk geleneklerine ne de inanç yönünden vicdanlara sığmayan çok çirkin davranışlardı. Hele mücadele sanatlarına ve her yerde bahsedilen “DO” prensiplerine tamamıyla ters uygulamalardı.
Ancak kaderin yıllar içinde ortaya çıkardığı sonuçlar, inanç sahipleri için bir ibret belgesi ve ilahi adaletin vicdan sahiplerine apaçık bir uyarısı olmuştur. Tabii ki samimi bir şekilde olayları tahlil edenler bu işaretleri net olarak görebilirler. “Gözleri ve gönülleri mühürlenmiş” olanlar içinse yapacak bir şey yoktur.
Bir zamanlar Sankukai Nanbudo çalışan bizler federasyondan destek beklerken, stiliniz WUKO’da yok diyerek bizlere kapıları kapatan, yurtdışında bulunduğum sırada öğrencilerimi imtihan salonlarından kovan Hakki Koşar sensei, yıllar sonra stilini değiştirince, bu sefer kendisine aynı sözler söylenmekte ve fudokan, WKF’de yok denerek kapılar yüzüne kapanmaktadır.
Rahmetli hocam Ahmet Doğaner senseiye olmadık hakaretleri yapan, onun karateden anlamadığını iddia edenler ne oldular acaba? BUDOKAN camiasından yetişen senseilerin Türkiye’ye kazandırdığı SKIF Federasyonu Türk shotokan karatesine yepyeni bir canlılık ve kalite getirdi. Değerli kardeşlerim İsmet Turna ve Kasım Demir senseiler bu başarının mimarı oldular. Aynı yoldan devam eden değerli arkadaşımız Hayrettin Hamurcu senseide, SKIF den kopan WSKF ile çalışarak Türk shotokanında yeni ufuklar açılmasına vesile oldu.
Şimdi sonuca bakınız. Yıllarca BUDOKAN camiasını beğenmeyenler, o camiadan senseilerin açtığı yoldan ilerleyerek Türkiye’ye kazandırılan WSKF’nin düzenlediği çalışmalara ve müsabakalara katılmışlar ve elde ettikleri derecelerle (elbette haklı olarak) övünmüşlerdir. Halbuki aynı arkadaşlar, 40 yıldır temsil ettiklerini söyledikleri Japon derneğinin hiçbir şampiyonasına katılamamışlardır.
Türkiye’de karatenin yayılmasına en büyük katkıyı sağlayan rahmetli hocamın yayınladığı kitaplar olmuştur. Bu kitaplardan birinde de hocama asistanlık yapmıştım. Bugün Anadolu’da karate çalışanların hocalarının çoğu BUDOKAN camiasının bir meyvesidir. Hatta bizzat ben ve öğrencilerim Kütahya’dan başlayarak, bazı yerlerde karateyi ilk başlatan kişiler olduk.
Yine ülkemizde wado-ryu stilide ilk defa Ahmet Doğaner sensei tarafından duyurulmuş, daha sonra değerli dostum Şenel İnce sensei bu stilin çalışmalarını başlatmıştır.
Şimdi bu notları yazmamın nedeni, Türk karate tarihine ışık tutmaktır. Daha birçok konu vardır ancak buraya aktarılamayacak kadar çok yer tutmaktadır. Bazı konuları da değerli kardeşim Fatih İnce sensei yazılarında ele almaktadır. Bütün bunları ayrı bir yerde not olarak kaleme alıyorum ki gelecekte tarih hakkında yazacak olan vicdan sahibi dürüst insanlar doğru bir tarih yazabilsinler.
Biz olmasak Türkiye’de karate ilerleyemezdi, Karate Federasyonu bile kurulamazdı diyerek büyük bir yalan söyleyenler, aslında DO ilkelerini de katletmekte, birlik ve beraberliği bozmakta ve yeni nesillere kötü örnek olmaktadırlar. Halbuki dürüstlük ve tevazu BUDO sanatlarıyla ilgilenenlerin vazgeçilmez özelliği olmalıdır.
Elbette ki federasyon kurulmasına herkes katkı sağlamıştır. Hakkı Koşar, Ferhat Özsert, Ahmet Doğaner, Enver Hancı ve Namık Ekin senseilerin önderliğinde başlatılan çalışmalar sayesinde karate resmi bir kimliğe kavuşmuştur. Biri daha az, diğeri daha çok etki sağlamış denebilir. Ancak bu senseilerden biri bile olumsuz yaklaşsaydı, federasyon yine kurulurdu ama daha uzun yıllar beklemek gerekebilirdi.
BUDOKAN camiasını dışlayarak, beni ve arkadaşlarımı yok sayarak gerçek bir karate tarihi yazılamaz. İlk karate eğitim kitaplarından bahsederken veya Türkiye’de karate stillerini anlatırken ya da bazı şehirlerde ve ilçelerde karatenin nasıl başladığını yazarken Salih Çam ismini isteyerek ya da istemeyerek kaydetmek zorundasınız.
Hatta isterseniz Türkiye’nin ilk resmi hakemlerini ve antrenörlerini ele alınız, ya da Türkiye Karate Federasyonu kurulusunu sağlayan ilk toplantıları inceleyiniz, Salih Çam ismini görmemeniz mümkün olamayacaktır.
Aynı şekilde, bugün görüldü ki, o kadar aleyhte çabalara rağmen vuruşlu karate stillerinin yok edilmesi de mümkün olmamıştır. Türk karatesinin efsane isimlerinin başında gelen shihan Ferhat Özsert senseinin başlattığı bu akım, bugün BUDOKAI adıyla farklı bir federasyonda tüm canlılığı ile çalışmalarını sürdürüyor. Belki biraz gecikmeyle oluyor ama bugün yapılan ataklarla bu stillerde her geçen gün daha yaygın bir şekilde Türk karatesi içinde hak ettiği değeri bulmaktadır.
Sonuç olarak, güneş balçıkla sıvanamıyor ve akarsular yapay barajlarla durdurulamıyor. Umarım federasyonumuzu yönetenler artık bu gerçeği görebilsinler ve stilleri tek çatı altında toplayarak büyük ve gerçek bir federasyon kurabilsinler.
VE MERAK EDİLENLER
Simdi de bana gönderilen mesajlardaki çok sorulan sorulara açıklık getireyim: İlk yoğun soru WKF şampiyonası ve sonuçlar hakkında. Burada öncelikle karatecilerimizin başarılarını alkışlamak ve bu başarıların çok önemli olduğunu bilmek gerekir.
Ancak WKF şampiyona sonuçlarına bakarak Türkiye’de karatenin durumunu değerlendirmek sağlıklı olmaz. Bakınız Almanya gibi bazı ülkeler bizim çok gerimizde sıralamaya girerken, İngiltere gibi bazı ülkelerin sıralamada adı bile yok. Bu sonuca bakarak o ülkelerde karatenin tükendiğini zannederseniz büyük yanlış yaparsınız. Tam tersine, o ülkelerde karate hem sporcu sayısı ve yaygınlık olarak hem de teknik kalite olarak ülkemizden çok daha ileri düzeydedirler.
Hatta bir zamanlar Japonya’dan sonra dünyanın en ileri karate ülkesi olan Fransa bile sanki bizden daha zayıfmış gibi algılanıyor. Hâlbuki durum çok farklıdır.
Birçok ülkede karatenin değişik stilleri WKF şampiyonasına katılmıyor. Hatta shotokandan çok sayıda stil ve organizasyon da WKF dışındadır. Mesela Fransa’da yüzlerce dojoya sahip Oshima shihanın shotokan gurubu şampiyonalara katılmıyor. Yine bazı shito-ryu ve goju-ryu guruplarıyla çok sayıda stil WKF’yi benimsememektedir. Bu şekilde sayıları binlerle ifade edilen karate dojosu ve onlara bağlı on binlerce karateci WKF şampiyonalarına katılmıyor. Buna birde vuruşlu karate stillerini eklerseniz, Fransa genelinde karate çalışanların büyük çoğunluğunun WKF stili müsabakalara katılmadıklarını görürsünüz.
Diğer ülkelerde de benzer durumla karşılaşıyoruz. Mesela bazı ülkelerde JKA, JKS, SKIF gibi önemli karate birlikleri WKF’ye bağlı resmi federasyona üye olurken, bazı ülkelerde ise uye olmayıp kendi organizasyonunu kurmakta ve alternatif federasyon olarak faaliyet yapmaktadırlar.
Burada önemli olan su sorudur; karate federasyonunun ana amacı karateyi yaygın bir branş haline getirmek midir yoksa sadece madalya kazanmak mıdır?
Gelişmiş ülkelerde cevap öncelikli olarak karatenin yaygınlaştırılmasıdır. Ama ülkemizde görünen ilk amaç madalya kazanmaktır. Ancak karatenin geleceğini düşünüyorsak, bu hedefi değiştirmek şart ve çok önemlidir. Aksi takdirde gelecekte Türk karatesi madalya bile çıkaramayacak kadar küçülmüş bir camia haline gelebilir. Sanırım sporun içinden gelen değerli bir kişi olan federasyon başkanı da gerçeğin farkındadır. Yaptığı çok olumlu ataklarla ümit vermektedir.
Bana ulaşan çok sayıda mesajda farklı ifadelerde ki diğer ortak soru şöyle: Farklı organizasyonların şampiyonları var. Hepside dünya veya Avrupa şampiyonu. Ama aynı yıl hatta aynı kiloda ki bu birçok şampiyondan hangisini gerçek şampiyon sayacağız?
Bu sorunun cevabı, WKF dahil hiçbirinin şampiyonu dünyanın gerçek şampiyonu değildir. Her şampiyon, kendi organizasyonunun şampiyonudur.
Gerçek şampiyonu bulmanın tek yolu vardır. Her organizasyondaki şampiyon, düzenlenecek ortak bir müsabakada yarışacaklar. Hatta eski gelenekte ki gibi yapılabilse, kilo farkı olmadan açık sıklet seklinde bir müsabakaya çıksalar, ancak o zaman gerçek ve tek bir dünya şampiyonu ortaya çıkar. Ama böyle bir organizasyonu kimse kabul etmez. Çünkü kendi şampiyonunun kaybetme riskini göze alamaz. Sonuçta her kuruluş maddi kar elde etmeyi düşünür. Böyle bir turnuva sonunda itibar ve ardından para kaybetmek istemez.
Bir başka soru, Türk JKA birliği tarafından düzenlenen seminerlerde verilen katılım belgelerinin, federasyon tarafından antrenör kurslarında geçerli olarak kabul edilmesiyle ilgili. Bu çok ilginç bir gelişme. Çünkü JKA genel olarak WKF’yi benimsememekte ve birçok ülkede alternatif birlikler kurmaktadır. Ülkemizdeki temsilcileri de dahil olmak üzere, yetkilileri yaptıkları açıklamalarla WKF’yi şiddetle eleştirmektedirler. WKF’ye dünyada esi görülmedik bir biçimde bağlı olan Türk federasyonu nasıl bir uygulama getirmektedir acaba?
Türkiye Karate Federasyonu gerçekten bu belgeleri antrenörlük kurslarında geçerli sayacaksa, WSKF, SKIF gibi diğer birliklerin, hatta wado-ryu, shito-ryu gibi stillerin birlikleri tarafından düzenlenecek benzer çalışmalarda verilecek belgeleri de kabul etmelidir. Aksi takdirde taraf olduğu eleştirisiyle karşılanır. Hatta diğer birlikler için yasal hak arama yolları açılır. Elbette bu durum yeni çatışma ve gerginliklere neden olur.
Şimdiden tartışmaların başladığı gelen mesajlardan anlaşılmaktadır. Federasyon bu konuya ivedilikle bir açıklık getirmelidir.
Son olarak, Türkiye’deki yeni oluşumlarla ilgili soruya cevap vereyim.
Vuruşlu karatede yeni birlikler kuruluyor. Ayni şekilde bütün stilleri kabul edecek olan ortak isimle BUDO birlikleri de hayata geçiyor. Bütün bunlar çok olumlu gelişmelerdir ve desteklenmelidir. Ancak BUDO adıyla tek bir federasyon ya da birlik çatısı altında toplanmak en uygun olanıdır.
Shotokanda da Japon hâkimiyetli birlikler faaliyetlerini arttırıyor. Bunlara alternatif olabilecek en güzel çalışma Türk Shotokan Karate Birliği. Ancak birkaç yıldır gereken hamleyi tamamlayamamış görünüyor. Bunun nedenlerinden biri açık ve gizli yürütülen engelleme çabaları olabilir. Keşke bütün Türk shotokancıları bu birlik altında toplanabilseydi.
Son çalışmalardan biride Dünya Shotokan Karate Birliği. Aslında daha önceden temelleri atılan birlik hayata geçirildi. Türk hakimiyetli bir uluslararası birlik olma yolunda. Yakında ilk şampiyonasını yapacak. Başarılı olması halinde çok olumlu bir oluşum. Belki gelecekte SKIF, WSKF gibi birliklerin yerine çok güçlü bir uluslararası federasyon haline gelebilir.
Çok yakında da yeni bir karate stilini Türkiye’de faaliyete başlatacağım. Geleneksel mücadele sanatı olarak karatenin özünü sergileyen bu stil aynı zamanda son bilimsel veriler ile modern bir spor özelliğine de sahip olarak düzenlendi. Gerçek anlamda geleneksel karate özlemi içinde olanlar bu stilde aradıklarını bulacaklar. Kısa sürede ülkemizde en çok tercih edilen karate stili olacağı şüphesizdir.
Şimdilik yerimiz bu kadar. Sevgi ve barış içinde bir gelecek dileklerimle…
Türk Karatesi Ve Yeni Oluşumlar…