HANGİ DÖVÜŞ SANATI EN ETKİLİ?
Dövüş Sanatları hakkında yorum yapabilmek için öncelikle mümkün olduğunca araştırma yapmak, bu araştırmada objektif olmak gerekiyor.
Genelde yapılan dar, objektif olmayan araştırma biçimi şudur: Bir dövüş sanatı çalışırsınız. Bu sizin uzun yıllarınızı alır. Bu süreçte onu en iyi olarak bilirsiniz. Araştırmaya gerek bile duymazsınız. Eğer elinize farklı kaynaklar geçerse ya da farklı bir dövüş sanatçısıyla karşılaşırsanız orada bile kendi üstünlüğünüzü savunursunuz.
Oysa dövüş sanatları tarihinde yoğun araştırma yapmış ustalar vardır. Sizin ispat etmeye çalıştığınız ama çoktan çürütülmüş, belki de tarihin çöplüğüne atılmış bir çalışmayı hala savunmaya çalışırsınız. Onu kuran bile savunmuyor, başka bir dövüş sanatına geçmiş ya da o sistemin zayıflığını kabul etmiştir oysa siz hala onu savunmaya çalışırsınız. Bu acınası, cahilce zavallı bir durumdur. Tıpkı bir delinin deli olduğunu bilmemesi gibi siz de, ne büyük cahillik ettiğinizi bilmez, hatta o savunduğunuz sanatla övünürsünüz. Tıpkı, otomobil karşısında at arabasını savunmak gibi.
İşte araştırmadan yılları geçirmek böylesine acınası bir duruma sokar insanı.
Oysa çağımız sürekli şüphe eden, araştıran insanlarla gelişmiş. Teknolojide, ilkel aletlerden çok çok üstün modern teknolojik aletler kazanılmış ve günümüz düzeyine gelinmiştir.
Ne yazık ki her spor temsilcisi en etkili olanın kendi sistemi olduğunu sanmakta ve savunmaktadır. Oysa araştıran ve yeniliğe açık bir kişi olsa düşüncesi kesinlikle değişecektir.
Şimdi dövüş sanatları yapan fanatiklere soruyorum, sizin örnek aldığınız, en büyük hoca bizim Japon hocamız ya da Türk hocamız dediğiniz, en etkili bizim stilimiz ya da bizim dövüş sanatımız dediğiniz hocalar ve o dövüş sanatını bulanlar sizin gibi mi yapmışlar? Sizler gibi mi düşünmüşler? Tabii ki hayır. Bir iki dövüş sanatı ustasından örnek verelim:
Kyokushinkai kurucusu Mas Oyama, hocasından öğrendiğini beğenmemiş, dağa çıkmış, inzivaya çekilmiş, öğrendiği teknikleri çok çalışmış, geliştirmiş, güçlendirmiş ve bu şekilde kendi stilini kurmuştur.
Wado Ryu’nun kurucusu Hironori Otsuka, Japonya’daki tüm Jiu Jitsu stillerini çalışmış, yetmemiş Karate dövüş sanatının olduğunu öğrenmiş ve Gichin Funakoshi’yi bulup onunla çalışmış. Funakoshi’nin Karatesinde gördüğü eksikleri tespit ederek kendi stilini kurmuştur.
Yaygın bir yanlış düşünce biçimi de, kazananın veya kaybedenin dövüş sanatı olduğunu düşünmektir. Oysaki, kazanan veya kaybeden dövüş sanatı değil o sanatı uygulayandır. Hangi dövüş sanatı olursa olsun onu uygulayan kişi eğer çok ve verimli çalışmış, aklı ile tekniğini, tecrübesini, soğukkanlılığını birleştirmişse kavgayı ya da müsabakayı o kazanır. Bu da o dövüş sanatının üstünlüğünü kanıtlamaz. Sadece o uygulayıcının üstünlüğünü kanıtlar. Fakat o da bir başka dövüş ustasına yenilebilir. Herkesi yenemez, ondan da üstünü mutlaka karşısına çıkar.
Özet olarak kim müsabakayı kazandı, kim dövüşü kazandıysa o dövüş sanatı üstündür demek son derece yanıltıcı ve yanlıştır. Doğru olan; bana müsabaka ya da yarışmayı kazandıran spor değil, beni sokakta en iyi koruma zenginliğine sahip hangi savunma sanatıdır sorusuna yanıt veren dövüş sanatıdır.
Çünkü ünlü dövüş ustası Bruce Lee’nin tespit ettiği gibi sokakta bir dövüş sanatı yetmez. Her birinin diğerinden üstün yanı vardir. Bir boksörün güreş bölümü zayıftır. Bir güreşçinin boks bölümü zayıftır. Oysa sokakta nasıl bir durumla karşılaşacağımız belli değildir. Ona hazır olmak gerekir.
Hamdi ÇEVİK