SİYAHKUŞAK

İçeride Ayrı, Dışarıda Ayrı, Apayrı Bir Dünya!

Federasyon, ben bildim bileli 2000’li yıllardan bu yana Dünya şampiyonalarına katılıyor. İlk defa altın alan sporcumuz oldu, tebrik ederiz. Yazıları çok çok fazla yazıldı sosyal medyada ve davul zurnalarla karşılandı, ‘maşallah!’

İçeride Ayrı, Dışarıda Ayrı, Apayrı Bir Dünya!

Klasik bir söz, “çok iyi mücadele ettik, hakemler hakkımızı yediler.” Yaaa neden hakkınız yendi?” muhabbet modunda sorduğumda; “Bizim hakemimiz yok, yönetim etkili değil, antrenörler ilgilenmedi.” Üç detayda aynı nakarat!

“Mücadele sporlarını kurumlar ve kurumsal firmalar neden ciddiye, alınmıyor?” diye sorduk mu hiç? İçeride ayrı, dışarıda ayrı, apayrı bir dünya! Tartışmaları ve akademisyenlerin konuşmalarını ve söyleşilerini dikkatle dinlediğimizde, ortaya ilginç ve bir o kadar da değişik bilgiler, konular çıkıyor.

Durup enpati yapınca daha iyi anlamaya çalışıyoruz… Aslında düşünürlerin kaleme aldığı konulara bakıldığında sıradan bir konu gibi, ancak onu günümüz dünyasına ve kendi ekseni ile etrafınıza kanalize ettiğinizde sorunuzun cevabı çıkıyor anında ortaya.

Bugün ülkemiz yaşadığımız coğrafyanın daha ötesine geçiş sağlamış ve dünyada alınan kararları etkileyen ve bir takım kararlarda söz sahibi olan bir noktaya varmış bulunmaktadır. Spor organizasyonları noktasında da dünyada söz sahibi noktadayız, ancak spor federasyonu yönetimleri ve sportif başarıda tam tersi bir konu ve konumdayız, neden?

80 milyonluk bir ülke düşünün, federasyonlardan bir yetkili konuşmaya başladığı zaman 100.000 lisanslı sporcudan bahsederken alınan madalyalara baktığımızda, büyüklerde özelikle ve altın olarak 1-3-5’i geçmiyor. Federasyon yurt dışı şampiyonadan dönüyor, ’20-25 madalya 40 madalya kazandık’ diye açıklamalar yapıyor. Eyvallah, çok güzel tebrik ederiz, çocuklar ellerinden geleni en iyi şekilde yaptı ve kazandılar. Peki, olayı teknik açıdan analiz etmek gerektiğinde ortaya ne çıkıyor? Büyüklerde Altın bir veya iki, kaç sporcu gitti? 70 sporcu, 40 madalya, altın 1-2, büyüklerde neden bu hazin durum?

Yada şöyle diyelim, giden sporcu 60, madalya 45, güzel! 17 bronz madalya daha maçlar başlamadan, eşlendirme yapılır iken garanti olmuş, sporcularınız ilk 4 de, sadece iki sporcu mücadele etmiş ve 2 gümüş, altın da yok. Gelenler neci derseniz, 5-7 tanesi tek sporcu, 10-12 tanesi iki sporcu karşılaşması sonucu ya bir, yada iki olmuş.

Mesela bir Federasyonumuz ben bildim bileli 2000’li yıllardan bu yana Dünya şampiyonalarına katılıyor altın madalya alıyor. “Bu yıl ilk defa bir sporcu ön plana çıktı ve ilk defa altın alan sporcumuz oldu”, tebrik ederiz. Yazıları çok çok fazla yazıldı sosyal medyada ve davul zurnalarla karşılandı, ‘maşallah’ diyor, başarılarının devamını diliyorum.

Peki, soralım; bu güne kadar alınalar ne idi, şayet bu ilk ise, insan merak etmez mi, araştırmaz mı? Kendimize izahı mümkün de kamuoyuna ne diyeceksiniz, bu noktada kendinizi ve kamu oyunu kandırmış olmuyor muyuz ve kandırmış olduğumuz kamu oyundan nasıl destek bekleriz? Tüm şampiyonalar sonrası klasik olan bir söz, “çok iyi mücadele ettik, hakemler hakkımızı yediler.” Yaaa neden hakkınız yendi? diye sorası geliyor insanın. Bazı zamanlar muhabbet modunda sorduğumda; “Bizim hakemimiz yok, yönetim etkili değil, antrenörler ilgilenmedi.” diye bu üç detayda herkes aynı nakaratı çalar, ancak ne hikmet ise yönetimlerden kimse bu konuda bir gayret göstermez, çözüm üretmez!

1. Hakemler ‘sen-ben-adamcılık’ nedeni ile götürülmez ise yada yerine bu defada “X kişi gitsin ne olacak!” diye hakem götürülür ise,

2. Dünya yönetimlerinde göreve gelip yılını doldurmadan görevden azledilir iseniz. Avrupa’da yönetime talip iken, ülke Federasyonu olarak pasif konuma düşer iseniz,

“Bunlar hep yurt dışı yazılarda İngilizce yazılıyor ise, siz bi haber seniz, ülkenizde de kendine göre bir zümre yarattınız ise, istedikleri etiket ve millilikleri de aldılar mı, yurt dışındaki olan ve yazılanlar kimin umurunda ki, kim okur, kim yazar ki dimi yani.”

İşte asıl mesele burası ve burada yazılanlardan bi haber olunca kurumlar ve kurumsal yönetimler haber dar, bunları biliyor görüyor camianın önemsemediğini onlarda önemsemiyor vesselam.

Futbol da kulüpler kendi imkan ve şartları ile her faaliyeti yapıyor, kendi forması ile maçlara çıkıyor, federasyon yönetimine kendi yöneticisini veriyor, yurt dışına kendi adına ve forması ile çıkıyor değil mi ?

Evet. Aynı yasa ile kurulan futbol kulübü ile mücadele spor dalı kulübü arasın da fark sadece faaliyet alanı, ancak onun yaptığını sen yapamıyorsun ne yöneticini seçe biliyor nede kendi yasal hakkın olan formanı giyebiliyorsun, yok efendim bizim sporun renk şartı var gibi bahane üretme, o mecburiyet renk değil, model için geçerli rengi federasyon sana dayatıyor.

Kemal YOLCU

ETİKETLER:
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.