DEĞİŞİK YÖN VE BOYUTLARIYLA BOKS
Bu yazımızda boksu tanıtacağız…
Boks insanlık tarihindeki en önemli sporlardan biridir. Ve ne kadar vahşi görünürse görünsün son derece centilmen ve beyefendilerin yaptığı bir spordur. Bu yazımızda boksu değişik yönlerden tanıtmaya çalışacağız…
BOKSUN TANIMLARI
Boks ile ilgili olarak yapılan tanımları şöylece sıralamamız mümkündür:
1-Yumruk oyunu
2-İki yarışmacının belirli kurallar içinde yumruklarıyla dövüşerek yaptığı bir spor
3-İki kişinin belirli bir takım kurallara uyarak yumruk yumruğa dövüştükleri spor dalı
4-Özel meşin eldiven takmış iki rakibin yumruklarıyla dövüştükleri spor
5-Boks erkekçe kendini müdafa sanatı olarak tarif edilen bir spor dalı
6-Yumruklarla saldırı ve savunmaya dayanan amatör ve profesyönel olarak yapılabilen bir spor
7-İki sporcunun sadece yumruklarını kullanarak yaptıkları mücadele sporuna boks denir.
8-Açık elle veya yumrukla, kulağa veya başın yan tarafına darbe indirmek, yumrukla kendini sakındırma tarzı ve belirli kurallara göre uygulanan bir spor.
9-Boks iki sporcunun yumruklarını kullanarak dövüşmesi temeline dayanan bir spor dalı
10-Boks iki sporcunun ellerindeki boks eldivenleri ile belirli bir süre ve kurallara uyarak, vücudun sınırlı bölgelerine vurma ve savunma oyunudur.
11-Boks insan vücudunun bir silaha dönüşmesidir.
12-Boksör bir şövalyedir, gardı onun kalkanı, yumrukları ise birer mızraktır. Boksör ayaklarını bir şövalye gibi kullanabilmelidir.
BOKSUN FELSEFESİ
Boks bir tür dövüşmek, taarruz ve savunma veya karşılıklı mücadele sporu olarak bilinir.
İnsan neden boks yapar?
Diye bir soru sorarak başlayalım işe… Boks yapmanın gerekçesi her insan için farklı olabilir. Yine aynı farklılık boks yapmayanlar içinde geçerlidir.
Neden boks yapıyorum?
Boks yapıyorum çünkü boks bir spor olduğundan boks yaparken aynı zamanda spor yapmış oluyorum. Spor ise insan sağlığı açısından tartışılmaz öneme sahip bir etkinliktir.
Bir boksör gerçek bir savaşçıdır. Çünkü bir boksör, galibiyet uğruna her şeyi göze almıştır.
Sporlar arasında en riskli spor bokstur. Boks sevgisi insanda ölünceye kadar sürer. Bütün boksörler, şöyle ya da böyle dik kafalıdır. Bu da boksun doğasından kaynaklanır.
Gerçek bir boksör aslında bir dövüş makinesidir. Hatta bir ölüm makinesidir.
Boks sporların en asilidir.
Boks maçı hayatın özetidir.
Boks yalan söylemez.
Boks yumruklarla yazılan bir şiirdir.
Boks şampiyonluğu gerçek bir krallıktır.
Boks bir yaşam felsefesidir.
Boks dövmek değil dövüşmek sanatıdır.
Boks bir mücadele tekniğidir. Boks kural ve yasalara kesin olarak saygı duyulması ve sayılmasını öngören bir spor koludur.
Boks gençlere mücadele yeteneği kazandırır.
Boks vücudun gelişimini sağlar.
Boks bilinç ve sinir sistemini eğiten asil bir spordur.
Boks hayatı mücadele olarak algılamanın adıdır.
Boksta bazen yapabileceğiniz hiçbir şey olmaz.
İnsanlar şiddeti sever. Boksta insanlardaki şiddet sevgisinin sportif maskeye büründürülmüş şeklidir.
Boks diğer kişinin saygısını kendine almaktır.
İnsanların çoğu boksu tanımadan boks hakkında değerlendirmeler yaparlar. Bu boksörlere yapılan en büyük haksızlıktır.
Boks doğal olmayan bir şeydir. Çünkü boksta bazen en iyi yumruk atmanın yolu geri çekilmektir.
Boks insanın kalbiyle dövüşmesidir. Sadece kalbi olanlar dövüşebilirler.
Boks ezilmişlerin sesini duyurma olanağıdır. Boksun en önemli unsurlarından biri hedefliliktir. Bir boksör hedef sahibi olmalıdır. Genel hedef açısından boksörün ulaşması gereken yer dünya ve olimpiyat şampiyonluğudur. Özel hedef ise yapılan maçı almak, mikro düzeyde hedefse darbeden kaçmak ve yumruk vurmaktır.
Boksta en önemli unsurlardan biri güçlülük, hızlılık ve dayanıklılıktır.
Boks dövüşmek değil kurallara bağlı olarak dövüşebilmek sanatıdır.
Boks kişisel mücadele değil insan savunmasının aklın ışığı altında estetik olarak sergilenmesi tekniğidir.
BOKS ÇALIŞMASI
Boks çalışması bilimsel bir nitelik taşır. Boks maçı adeta bilimsel bir problemin çözümüne benzer. Bir boksör antrenman esnasında da müsabaka esnasında da beynini alabildiğine kullanmalıdır. Dünya boksuna katkıda bulunmuş nice insan vardır. Her insanın apayrı bir tekniği vardır. Her insan boksta apayrı bir sistem yaratır.
Boksun temelinde yaratıcılık vardır. Her boksör yaratıcılığı oranında başarılı bir performans ortaya koyar. Her boksör herhangi bir müzik aracını kullanan bir bestekar gibi boksun temel tekniklerini notalar gibi kullanarak yeni ürünler ortaya koyar.
İYİ BİR BOKSÖR NELERE DİKKAT ETMELİDİR?
Bir boksörün en çok dikkat etmesi gereken unsurlarından biri içindeki boks sevgisi ve heyecanını yitirmemesidir.
Boks bir sevgi işidir. Ve spor heyecanını taşıyan herkes için mükemmel bir spor ve sanattır.
Bu nedenle bir boksör asla ve asla boks bilincini ve sevgisini yitirmelelidir. Bu bilinç ve sevgi yittikten sonra istediğiniz kadar teknik boksör olun, istediğiniz kadar kondüsyonunuz olsun sonuçta başarısızlığa mahküm olacaksınız. Zaten boksu sevmiyorsanız kondüsyon ve teknik kabiliyet elde etmeniz de mümkün değildir.
Boksör, ahlakına, toplum içindeki saygınlığına dikkat etmelidir. Ağır başlı, sakin, efendi olmalı, ahlaken parmakla gösterilen bir insan olmalıdır.
Ne kadar kışkırtılırsa kışkırtılsın asla kavgaya karışmamalıdır.
Boksörün asla gece hayatı olmamalıdır. Üç keyif verici madde boksörün en azılı düşmanlarıdır:
1-Sigara
2-Alkol
3-Uyuşturucu
Bar ve meyhane hayat boksördeki boksun ölümünün en önemli nedenidir. Boksör keyif verici maddeler kullanmasa bile bu hayattan uzak durmalıdır.
Boksör uykusunu iyi almalıdır. Uykusuzluk içinde bulunan sporcular spor yaşamlarında asla başarılı olamazlar. Bu yargı boksörler içinde geçerlidir.
Boksörün dikkat etmesi gereken unsurlardan biride cinsel hayatıdır. Boksör cinsel yaşamını sporcu iradesiyle kontrol edip düzenlemesini bilen bir insandır.
Maç öncesi en az iki gün kala cinsel temasta bulunulmamalıdır.
Maç dışındada özellikle antrenman günlerinde boksör enerjisini boksa harcamalıdır.
Bir başka husus boksörün zihin enerjisini sadece boksa odaklamasıdır. Boksör, onu bokstan soğutan düşüncelere iltifat etmemeli, daima boks hayatında daha da başarılı olmanın yollarını aramalıdır.
Boksta en önemli kurallardan biri her zaman kendini korumaktır.
NEDEN BOKS?
Neden boks yapmalıyız sorusuna belkide yüzlerce yanıt verilmiştir. Fakat bizim şu anki sorumuz şudur:
Neden boks?
Boksun kurallar çerçevesinde yapılan bir yumruklaşma sporu olduğunu gördük. Bireysel mücadele sürecinde en etkili saldırı yumrukla yapılan saldırıdır. En etkili savunma ise yumruktan kaçma şeklinde gerçekleşen savunmadır. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Bu nedenlerden biri :
Yumruğun çok kolay ve hızlı atılabilmesidir. İkincisi dövüşte en etkili yer olan kafaya darbenin hedeflenmesidir. Boks yapan ve boksta usta olan bir dövüşçü diğer mücadele sporlarının teknikleriyle kendini takviye ederse her türlü dövüşe katılabilir.
Ayrıca bokstaki ayak manevraları sağa sola kaçışlar, göz keskinliği, direnç, darbeye dayanıklılık, bütün dövüşlerin temeli olarak karşımıza çıkar.
Bir boksör kendini birazcık geliştirmeyle hemen hemen her alanda dövüşebilir.
Dövüşün yanısıra beden donanımı açısından boksun üstünlüğü tartışılmaz. Gövde, boyun, kol ve ayak kaslarının mükemmelliği boksun ayrıcalıkları arasındadır.
Boksörün kazandığı göz çök önemli avantjidir. Bu avantaj onun, örneğin atıcılık sporundada başarılı olmasını sağlar.
Ayrıca boksun tarihi kökleri çok derine gider ve bu derinlik içinde boks ailesi kocaman bir ailedir. Bir boksör kendini bu kocaman aile içinde görür. Ve bu da onun en önemli avantajlarından biridir. Mesela bir boksör kendini 17-18-19. Yy boksörleriyle aynı aileden görür. Bu sporun yüzyıllar önce yapıldığını bilmek ona çeşitli avantajlar kazandırır.
Bu yüzyıllar süren süreçte nice insan yendi, nice insan yenildi, maçlarda nice insan kaybetti, nice insan nice acılar çekti. İşte bu geçmiş bilinci insana çok şey kazandıracaktır. Adeta attığı her yumrukta, Muhammet Alilerle, Eşref Şefiklerle Vural inanlarla birlikte olacaktır.
Her boksörün bir adı, bir de ünvanı boksörün bütün felsefesini yansıtır. Örneğin Vlademir Krişko’nun ünvanı demir döven, demir büken usta. Bu unvan Kliçko’nun boks felsefesini ortaya koyar.
Boks demir dövmek kadar zor ve demir bükmek kadar maharet isteyen bir alandır.
Bir boksörün elinin kalkması çok önemli bir olaydır. Bir boksörün elinin kalkması emeğin üstünlüğünü gösteren en önemli olgulardan biridir.
Boks yapmak aslında bir müzik aleti kullanmaya benzer. Nasıl ki bir müzisyen müzik aracının uygun yerlerine temas ederek bir melodi çıkarıyorsa aynı şey bir boksör içinde geçerlidir. O da uygun teknikleri kullanarak, uygun danslar yaparak, uygun kaçışlar yaparak, o da hareketten, figürlerden bir melodi çalar.
Boksörün adımlaması ayak hareketleri insanoğlunun yaşam süreci içinde doğru yolu arama serüvenini anımsatır.
Boks tarihin çağlayışıdır. Boks medeniyetlerin, düşüncelerin ve kültürlerin karşılaşmasıdır.
Boks nasıl yaşadığınızın aynasıdır. Antrenman tarzınız, yediğiniz, içtiğiniz, hobileriniz, alışkanlıklarınız, hep boks maçında kendini gösterir.
Boks insan azminin neleri yapabileceğinin göstergesidir. 1 maç için yüzbinlerce kez ip atlamak, milyonlarca yumrukla torba, pançhingbal ve darbe yastığı dövmek, tonlarca ağırlık kaldırmak, yüzlerce km koşmak ve yüzlerce kişi ile dövüşmek gerekir. Bu tablo başlı başına azmin bir göstergesidir.
Boks bir ruh disiplinidir. Bir boksör davranışlarına ölçü getirerek yüksek bir irade örneği sergiler. Seksi kızlarla düşüp kalkma basitliğini elinin tersiyle itip sıcak, soğuk demeden kendini antrenmana veren bir boksör neredeyse bir aziz kadar yücedir.
Boks bir aşktır. Bir boksör bir boks maçında ortalama 200 e yakın yumruk yer. Bu yumrukların % 45 i kafaya gelir. Yaklaşık 90 yumruk eder bu. 90 yumruğun yaklaşık 30-35 i çok sert yumruktur ki bu yumruklardan birini yiyecek olsa pek çok kişi en sevdiğini dahi terk edebilir. Yaklaşık 100-150 maçı, aldığı binlerce yumruğa rağmen terketmeyen bir boksör ancak bu spora duyduğu yüksek derecedeki aşkın etkisi ile çalışmalarını sürdürüyordur.
Boks şampiyonu bir efsane kahramanı gibidir. Eski çağlarda çoğu insan hayal gücünün ürünü olan, hiçbir gerçek boyutu olmayan bazı kahramanların aksine boks şampiyonları güçlerini ve başarılarını yaşamları ile sınamış, bileklerinin hakkıyla başarıyı almış gerçek kahramanlardır.
Bir boksörün başını iyi bir şekilde koruması, teknik bir şekilde dövüşmesi, kendi gücüne aşırı bir şekilde güvenmemesi, yumruk atarken gardını bozmaması, yumruk atarken pençe üstüne durmaması ve yorulduğu zamanda pes etmemesi gerekiyor.
İyi bir antrenörün elinde bir dövüşçü yetiştirmek için yaklaşık dört yıllık bir zaman dilimine ihtiyaç vardır.
Kombinasyonlarda 1 saniyede 12 yumruk gönderebilir.
Boksta yumrukların mermi gibi hızlı olması gerekir. Boksta yumruğun hızı ortalama 18m/ sn olmalıdır. Bir boksör yumruğunu her açıdan atabilmelidir.
MODERN BOKSUN ÖZELLİKLERİ
Klasik boksla modern boks arasında bazı farklar oluşmaya başlamıştır. Bunları şöyle sıralamamız mümkündür:
*Boks çabuklaşmıştır.
*Boks yakın dövüş ağırlıklı olmuştur.
*Hücümlar direkt olarak değil ayak oyunları ile (side steps) yapılmaya başlanmıştır.
*refleks ve kondüsyon artmıştır.
Bir boksörün gardı mümkün olduğunca düşmemelidir.
BOKS TARİHİ
İnsanoğlu için yaşamak demek mücadele demektir. Mücadelenin diğer adı ise savunmadır. İnsan yaşamak için çok değişik boyutları olan, çok değişik nitelikler taşıyan, çok değişik yönlerden gelen saldırılara savunma yapmak durumundadır. Mikroplar ve bakteriler saldırır, metabolizma savunur. İhtiyaçlar saldırır insan çalışarak savunur kendini. Ya şiddete dayalı saldırılar? İnsanoğlu onlara da bir savunma geliştirmek durumundadır.
İnsanoğlunun ilk savunması kuşkusuz kendi bedeniyle yaptığı birtakım refleksif hareketlerdi. İtme, çekme, darbeleme, tokatlama, ısırma, koparma, tırmalama v.b gibi şeyler. Bu dönemdeki savunma tamamıyla bedensel ağırlıklı olarak refleksif ve içgüdüsel ve sistemsiz olarak yapılmıştır. Daha sonra insanoğlu çevresinde bulunan bir ağaç parçası, bir kemik parçası ve bir taş parçasını kaba olarak savunmada kullanmış, zamanla onları yontup sivrilterek, keskinleştirerek, silah haline getirmiştir.
Bu arada zaman geçtikçe ilk temel silah olan bedenini daha sistemli, daha düzenli olarak kullanabilmek için çaba sarfetmiştir. Zaman geçtikçe araç silahlar, yani insan bedeni dışındaki araçlar öylesine gelişti ki bedenin etkisi zamanla azalmaya başladı. Ama insan bedeninin savunma etkisi hiçbir zaman yok olmadı.
Güdümlü mermili, lazer ışınlı piyade tüfeklerinin kullanıldığı çağımızda bir yumruğun etkisi ve önemi asla kaybolmadı . Yumruk farklı boyutlar ve anlamlar kazanarak önemini hep korudu.
Yumruk kuvvetle ve hızlı vuruluşu, kütlüğünden kaynaklanan sert darbeliliği bir batında yorulmadan çok sayıda vurulabilmesi ve ağırlıklı olarak en hassas bölge olan kafaya vurulabilmesi açısından yumruk, insan bedenindeki en temel savunma ve saldırı aracıdır. Ancak insan bedeninin savunmadaki etkisi azaldıkça insan bedenine dayalı savunma etkinlikleri bir sportif etkinliğe dönüşmüştür.
İşte boks kah savaşçıların savaş eğitimlerinde, kah kutsal törenlerde tanrılara adanmış gençlerin güç gösterisinde, kah ezilenlerin ezen sınıfların eğlenceleri uğruna birbirine kırdırılmasında, çoğu kez insanların toplumsal eğlencelerinin sağlanmasında ortaya konan bir etkinlik olarak karşımıza çıkıyor.
Özetle Boks önceleri hayat mücadelesinin bir gereği, daha sonra askeri çalışmalar için bir egzersiz unsuru haline gelmiştir. Zaman süreci içinde bir eğlence unsuru ve bir bedensel güç ve sağlık gösterisi halini almıştır..
Bu haliyle Boksun geçmişi insanlık tarihi ile yaşıttır. Boksun ilk dönemlerine ait bilgilerin çoğu efsanelere dayanır.
Günümüzde anladığımız anlama yakın nitelikler içeren Boksun geçmişi günümüzden en az 8000 yıl kadar öncelere kadar gider. Boksla ilgili ilk belgelere
Troya nın ilk dönemlerinde bile rastlanmaktadır.
M.ö 3000 yıllarına ait Bağdat yakınlarında bulunan figürlerde, yaklaşık aynı tarihlere ait, mısırdaki figürlerde, Çin ve eski Türklere ait figürlerde, Çin ve Eski Türklere ait kalıntılarda boksun ne kadar eski bir spor olduğunu görmek mümkündür.
Boks neden bu kadar eskidir?
İnsan koşup yakaladığı veya kaçıp kurtulamadığı hasımları ile ölüm kalım mücadelesine giriştiği zaman, onu sadece kendi kas gücü ile alt etmek mecburiyetinde olduğunu anlamış ve bu silahsız, adam adama kavgada, en tabisaldırı ve savunma aracının elleri ve kolları olduğunu görmüştür. Bu nedenle elleri ve kollarını herhangi bir mücadelede iyi kullanmış mücadele dışı zamanlarda da kolları ve elleri geliştirmenin egzersizlerini yapmıştır.
Zamanla ellerindeki parmakların sıkılmasıyla meydana gelen yumruğun çok etkili bir mücadele aracı olduğunun farkına varmıştır. İşte bu farkına varışboksu başlatan temel unsurdur.
Boks eski zamanda sadece yumruklaşma değil her türlü boğuşmanın genel adıdır. Boğma, fırlatma ,tekmeleme bu boğuşmanın unsurları arasında sayılabilir.
Yüzbinlerce yıllık savunma aracı olan yumruk, zaman içinde savunma aracı olmaktan çıkmış, şan ve şöhret aracı haline gelmiştir.İşte bu da spor yarışmaları yoluyla olmuştur.
İlk boks gösterileri dinsel tören amacına hizmet ediyordu. Daha sonra yavaş yavaş boks günümüzün spor anlayışına hizmet edecek nitelikte kullanılır olmuştur.
Toplumun güçlü insana göstermiş olduğu ilgi, ona verdiği değer, ilkel sporun benimsenmesine yol açmıştır.
M.ö. 1500 lerden kalma Girit bölgesinden kalma birtakım belgeler, boksun spor olarak yapıldığını gösteren ilk belgelerdir.
Yukarıda belirttiğimiz gibi boksla mitoloji bazen iç içedir. Bu hem boksun ağır bir spor oluşundan kaynaklanır, hem de boksörlerin bu ağır işi başarabilen kahramanlar gözüyle bakılmasından kaynaklarnır.
Eski Yunan ve Roma geleneklerinde Herkül ve teseus, Pollüks ile Amico arasındaki dövüşmeler önemli bir yer tutar. Homerosun İlyada ve Odesiasında boksla ilgili bilgi kırıntılarına rastlanabilir. Homerosta boksun esası Tanrılara ve kahramanlara bağlanır ve bu eserlerde cenaze törenlerinde yapılan karşılaşmaları anlatan tasvirler vardır.
Boksun ilk olimpiyatlara alınışı m.ö-688 ya da 684 tarihinde (23. Olimpiyatlar döneminde ) olmuştur. Bu olimpiyatta boks şömpiyonu ANNA MOSTO DİESMİ dir.Eski Yunanlılar için boks bir spor olduğu kadar , çeviklik ve savunma yeteneklerinden çok cesaret, güçlülük ve dayanıklılık geliştirmeye yönelik, askeri amaçlı beden eğitiminin bir parçasıydı. M. Ö 616 yıllarındaki 41. olimpiyatta boks büyükler ve küçükler olmak üzere iki kategoriye ayrılmıştır. Olimpiyat sürecinde ne kadar kurallara bağlansa da ilk dönem boksu günümüze oranla çok daha sert ve acımasizdi. Örneğin m.ö 450 olimpiyatında Yunan Theagenes içinde demir bulunan yumruklarının üzerine sardığı derileri bir eldiven haline getirip 1406 dövüş yapıp rakiplerinin çoğunu öldürmesi bu konuda tipik örnektir.
Bu dönemde boksörler, antrenman maçlarında günümüzdeki kaskalrı andıran başlıklar giyer ve gymnasionlarda kum torbasıyla çalışırlardı.
Romadaki gladyatör dövüşlerinde boksun önelmi bir yeri vardır. Bu dönem yaklaşık 4 yüzyıl sürmüştür. Gladyatörlerin eldivenlerinin üzerinde üç tane çivi bulunurdu.Bu dönem açısından boks sporunda sınır mevcut değildi. Boksörler yoruluncaya kadar maç yaparlar, dinlenirler, tekrar dövüşürlerdi. Maçların yapıldığı yer geniş bir alandı. Etrafı suyla çevriliydi Suyun içinde et yiyen morena balıkları vardı. Kazanan taraf özgürlüğünü kazanırdı.
İlk boksörler dinsel seramonilerin figüranı olarak dövüştüler. Daha sonra eski Yunan ve Romada şan için, özellikle Romada da zenginler kendi eğlencelerinin sağlanması için boksörler dövüştü. Bu dönemde eldiven üstünde madenden çiviler vardı. Ve bu çivileri bir arada tutan bağcıklarla( kestos) maçlar yapılırdı.
ORTAÇAĞDA BOKS
Ortaçağ Batı dünyasında boks en durgun dönemini yaşadı. Ortaçağ hristiyan kilisesi Roma döneminin bütün mirasını vahşi ve bayağı bularak reddetmiştir. Boks ta bu reddi mirastan nasibini almıştır. Hemen hemen bütün ortaçağ boyunca boks reddedilen bir spor durumundadır. Ortaçağ İslam dünyasında da boksa iyi gözle bakılmamıştır.
Peygamber Hz. Muhammed’in “iki müslüman dövüşürken birbirinin yüzüne ve kafasına vurmasın“ sözü boks yerine güreşin daha rağbet görmesini sağladı.
Ama zaman süreci içinde boksa benzer idman türleri İslam Dünyasında boy göstermeye başladı.
YENİ ÇAĞDA BOKS
Rönesans döneminde İngiltere’de dinsel bayramlarda kırsal yöre gençlerinin eğlencesi olarak boks yeniden ortaya çıkmıştır. Bu kırsal eğlenceler genellikle gezginci bir profesyönel boksörün yöredeki gençlere meydan okumasıyla başlardı. Rönesans döneminde kayıtlara geçen ilk dövüş, eldivensiz olarak yapılan 1681 de Albemarie Dükünün uşaklarından biri ile bir kasap arasında ingiltere’de yapılan bir dövüştü. İlk boks kurumu hem gezgin bir gösterici, hemde eskrim öğretmeni olan James Fig tarafından oluşturuldu. Fig okulunun bir köşesini boksa ayırdı. Ve orada boks dersleri verip maçlar yapmaya başladı. Fig kendisini Dünya şampiyonu ilan etti. Ve 11 yıl boyunca bu ünvanını korumayı başardı.
O yıllarda karşılaşmalar, kenarlarının uzunluğu yaklaşık, 1,5 m olan ve köşelere çakılmış kazıklara bağlı iplerle çevrelenen dörtgen biçiminde bir alanda yapılıyordu. Bu alana ring adı veriliyordu. Ringin ortasında “scratch”denilen bir daire bulunurdu. Boksörler bu dairenin içinde çıplak yumruklarla dövüşürlerdi. Karşılaşma boksörlerden birinin yere düşmesiyle sona ererdi. Isırma, tekmeleme, rakibi yere atma gibi hareketler yasak değildi. Dövüşler çok acımasız oluyor ve saatlerce sürüyordu.
1734-1750 yılları arasında şampiyonluk ünvanını elinde bulunduran Jack Broughton ilk kez boksa kurallar getirir. Bu kurallar “ LONDON PRİZE RİNG RULES” başlığı altında yayımlandı.
Bu kurallara göre bir raunt boksörlerden biri düşene değin sürüyor ve yere düşen, 30 saniye içinde devam edebilecek duruma gelmezse karşılaşma sona eriyordu. Kurallara göre rakibe yerdeyken vurmak ve bel altından tutmak yasaktı.
Broughton 1743 yılında boksa yönelik kuralları içeren deklerasyonunun iki önemli özelliği vardır. 1. si boksa “her bakımından birbirine eşit rakip“ ilkesi, 2. si ise antrenman ve müsabakalarda eldiven ilkesi…
İkinci ilke bazı profesyönel boksörlerce gurur kırıcı olarak nitelendi ve uyulmadı. Ama antrenmanlarda eldiven kullanıldı. Ki bu da o tarihe göre çok büyük bir aşamadır.
Boksta bilimsel analiz anlayışının ilk temsilcilerinden biri Daniel Mendoza’dır. 1780lerin sonunda rakibin yüzüne hızla yumruk vurarak dengesini bozup daha etkili saldırılara karşı kendini koruyamaz hale getiren sol direk vuruşların ve ayak oyunlarının önemini vurgulayan mendoza önceki dövüş tekniklerini profesyönel boksa başarıyla aktardı. Boks hemen her dönemde çeşitli engellerle karşılaştı. Dönem dönem polis takibatı altına alındı. Hukukçularca yasaklanma önerisinde bulunuldu. Din adamlarının eleştirisine uğradı. Ama yinede boks sevgisi her zaman ağır bastı. Mendoza’nın izinden giden centilmen Jack Johnson, Boksu seçkin kişiler için çekici hale getirmeye çalıştı. Pierce Egon en önemli boks yazarı oldu.
İngiltere’den ABD ye dövüşmek için 1818 den itibaren boksörler gitmeye başladı. Ama burada dövüşen ilk şampiyon 1837 de sağır Burke oldu. Broughton kurallarını 1839 da 1839 da konan “LONDON PRİZE RİNG“ kuralları izledi. 1853 te yeniden gözden geçirilip düzeltilen bu kurallar, karşılaşmaların yaklaşık 7,3 m2 büyüklüğünde halatla çevrili bir ringde yapılmasını gerektiriyordu. Rauntlar ve dövüşün bitmesi ile ilgili kurallar Broughton un kiyle aynıydı. Ama yere düşen boksörün başkasının yardımıyla ayağa kalkması yasaklanarak, bunu kendi gücüyle yapması koşulu getirildi. Tekmelemek, göze parmak sokmak, ısırmak, kafa atmak, belden aşağı vurmak kesinlikle faul kabul edildi.
İngiliz Amatör spor kulübü üyelerinden John Graham Chambers’in hazırladığı kurallar 1867 de queensbery Markisi John Sholto dauglas ın desteğinde yayımlanarak London prize Ring kurallarının yerine geçti. Quensbery Markisi böylece boksu sokak aralarında yapılan alelade bir spor olmaktan çıkarıp “soylu bir sanat” haline getirdi.
Bu kurallar günümüzdeki boks sporunu da doğrudan etkilemiştir. Ayrıca Marki 1867’den 1885’e değin her yıl verilen şampiyonluk ödülleri koydu. 1860’larda profesyöneller arasında şampiyon olan James Mace ,Queensberry Markisi kurallarını ABD ye tanıttı. Kendisine dünya şampiyonu da diyen 1882 ABD şampiyonu j L.Sullivan eldivensiz dövüşçülerin sonuncusuydu. Queensbery markisi kuralları ile ilk dünya şampiyonu ise 1892 de sullivanı yenen James J Corbett oldu. Mace i izleyen İngiliz Boksörleri ABD Kanada, Avustralya, Yeni Zellanda ve pek ender olarak kara avrupasında karşılaşmalar yaptılar. Ama gene de Avrupalı boksörler 20.yy’a değin uluslar arası üne kavuşamadılar. Fransa’da boks Fransız boksu olarak bilinen ve tekme ile yumruk dövüşünü birleştiren sporun yerini aldı.
ÇAĞIMIZDA BOKS
Sullivan’dan sonra ABD iki nedenle boksun merkezi oldu: Göçler hazır bir izleyici kitlesi getiriyor, göçmenler de sürekli yenilenen bir boksör kaynağı oluşturuyordu. 1840’ların sonundaki patates kıtlığının ardından İrlandalıların buraya gelmesiyle başlayıp 1848’deki siyasal özendirmelerden sonra başka ülke yurttaşlarınında gelmesi biçiminde süren göçler birbirinden farklı insanları bir araya getirdi. Sonuçta farklı etnik ve dinsel guruplar 20. yy’da ABD’de boksa egemen oldular. Önceleri ağır sıklette üstün olan İrlandalılar 1915’ten sonra bütün sıkletlerde üstünlük sağladılar. Yahudi boksörler özellikle 1915-1930 arasında öne çıktılar, İtalyanlar ise 1920 lerden sonra etkili olmaya başladılar.
19. yy’dan başlayarak yetenekli birkaç siyah boksör ortaya çıktıysada bunlar çoğu zaman ırkçı ön yargılarla karşılaştılar. Ağır siklette John L. Sullivan, Peter Jackson’a karşı ünvanını korumayı reddederken, Jack Dempsey, Henry Wills ile dövüşmedi. Jack Johnson 1902’lerden sonra ağır sıklette ünvan karşılaşması yapabilecek nitelikte olduğu halde, ancak altı yıl peşinde koştuktan sonra, 1908’de şampiyonluk dövüşüne çıkabildi. Ve şampiyon oldu. Öteki sıkletlerde de önemli siyah boksörlerle karşılaşmasına izin verildi. En ünlü ağır siklet şampiyonlarında Joe Louis’le (1937-1949) tarihleri arasında bu ünvanı elinde tutmuştur. Bu gelişmelerden sonra siyahlar beyazlardan daha fazla şampiyonluk ünvanı elde etmeye başladılar. İspanyol-Amerikan savaşından sonra Amerikan boksunun etkisi Filippinlere kadar yayıldı. Meksikadan gelen göç arttıkça , meksikalı boksörler de ABD de öne çıktılar .
2. Dünya savaşından sonra başta Japonya ve Güneydoğu Asya ülkeleri olmak üzere Asyaya yayılan boks, 1950’lerde de yeni kurulan Afrika devletlerinde yaygınlaştı. 20. yy’ın ikinci yarısında ABD yalnızca ağır siklette üstünlüğünü koruyabildi. Bu arada doğu bloku ülkelerinde boksa yönelik önemli çalışmalar yapıldı. Sovyet, macar, polonyalı boksörler dünya sıralamasında önemli yerler edindiler. Sovyetlerin Dünya Bilimsel Boks literatürüne çok önemli katkıları oldu.
BOKSUN OLİMPİK BİR SPOR OLUŞU
Boks 1920 Anvers oyunlarından itibaren olimpiyat programlarına girmiş ve özerkliğine kavuşmuştur.
ULUSLAR ARASI BOKS BİRLİKLERİ
2. Dünya savaşından sonra boks dünya çapında yaygınlaştı. Her medeniyetin kendine göre bir dövüş sanatı bulunmasına karşın boks belirli bir medeniyetin sınırlarını aşarak dünya çapında yayılan bir spor kimliğini aldı. Boksun bu derecede yaygınlaşması çeşitli organizasyonları da beraberinde getirmiştir. Uluslar arası boks birlikleri nin başlıcaları şunlardır.
EABA-Avrupa Amatör Boks Birliği
AİBA-Dünya Amatör Boks Birliği
İBF-Uluslarası boks Federasyonu
WBF-Dünya Boks Federasyonu
WBA-Dünya Boks Topluluğu
WBC-Dünya Boks Konseyi
WBU-Dünya Boks Birliği
WBO-Dünya Boks Organizasyonu
1921 de kurulan ve 1946da yeniden oluşturulan AIBA (Assciation ınternationale de Bokse Amateur) uluslararası amatör boks birliği, dünya amatör boksunun en büyük organizasyonudur. Merkezi ABD’nin New Jersey eyaletidir. Profesyönel boksta ise dört ayrı örgüt bulunmaktadır. Bunlardan biri 1963 te meksikada kurulmuş olandünya bokskonseyi olup Latin Amerika, kuzey Amerika, uzakdoğu, Avrupa Boks birliği ve İngiliz Boks heyetine bağlı bazı federasyonları bünyesinde toplamıştır. Dünya boks derneği ise bazı Amerikan eyaletlerince 1920 dekurulmuştur.
1983’te WBA ve WBC’den hoşnut olmayanlar tarafından uluslar arası boks federasyonu, ardından 1988’de profesyönel boksta 4. Uluslararası denetim örgütü olan WBO kurulmuştur. Bu örgütler dünya çapında çeşitli organizasyonlar düzenlemektedirler.
Bu gün boks sanki el değiştirmektedir. “Boksun kitabının yazıldığı yer” olarak bilinen Amerika günden güne değerlerini kaybetmektedir. Gerek boks eğitimindeki kalitenin düşmesi, gerek boksörlerin yaşamındaki yüz kızartıcı skandallar boksadına gözlerin başka yerlere çevrilmesine neden olmaktadır. Bu yerlerden biri de eski doğu bloku ülkeleridir. Ukrayna, Rusya ve kafkaslar günümüzde boks adına çok önemli başarılara imza atmaktadırlar.
TÜRK TARİHİNDE BOKS
Spor Türklerin çok eski uğraşıdır. Hun, uygur, Gök, Selçuk ve Osmanlı İmparatorluğu devirlerinde olmak üzere 6 bin yıllık bir dönem geçiren Türk sporu, özellikle savaşsal gücün vazgeçilmez bir gayesi olarak bu güne dek gelmiştir.
Boks Türkler tarafından çok ilgi gören bir spor dalı olmuştur. 16. yy’ın büyük kalemlerinden Sudi, Hediye-tül irfan Fi Şahr-ül Baharistan adlı eserinde Semerkant Türklerinin boksa olan ilgisinden uzun uzun söz eder.
Osmanlı döneminde boks gerilemiştir. Bunun en önemli nedeni silahlı sporlara daha çok ağırlık verilmesidir. Tanzimat devrinden sonra mektebi sultaniyye (Galatasaray Lisesi) nin kuruluşu ve beden eğitiminin bir ders olarak ele alınışı ile birlikte diğer sporlar ve özellikle boks modern anlamda kıvılcımlanmaya başlamıştır. Boksun yayılışında , Fransız kültürü ile Batı sporlarının el ele verişi, yabancı hocalar nezaretinde her dalda sporcu yetişmesini sağlamıştır.
Yine Osmanlı döneminde savaşçılar ellerini güçlendirerek düşmana önemli darbeler indirmek için mermere, taşa ve tahtaya darbe indirierek Osmanlı tokadı çalışırlardı. Bu çalışma neticesinde tek bir tokatla düşman atını bayıltabilecek savaşçıların olduğu rivayet edilir.
TÜRKİYEDE BOKS
Boks la ilgili ilk modern çalışmalar 1911 yılında başladı. Adil adlı bir gencin Fransız Boks federasyonu himayesinde kurduğu birlik, gençler arasında ilgi gördü. İstanbulu işgal eden kuvvetler, kendi aralarında boks müsabakalarını tertib ettiler. Ve bu yarışmalar Türk gençlerinin de ilgisini çekti. Türkiyede kurulan ilk boks kulubü Musevi Aksiyani Efendi tarafından Fransa Boks Federasyonu’nun denetiminde 1920 lerde kuruldu.
Türk boksunun ilkleri, İngiliz kemal adıyla bilinen esat (Tomruk) Fenerbahçe futbolcularından Yavuz İsmet (uluğ) Mısırlı Mazhar Bey, Galatasaray futbolcularından Sabri Mahir, Mazlum kemal, Ziya, Ali Sami, Hilmi Hoca, Kemal Hoca gibi isimler oluşturmuşlardır. Öğrenimini Fransa’da sürdüren Sabri Mahir katıldığı, Fransa Amatör Boks Şampiyonası’nda ikinci oldu. (1911) Bir süre sonra Türkiye’nin ilk profesyönel boksörü ve Türk boksunu yurtdışında temsil eden ilk boksör oldu. Sabri mahir ayrıca ağır sıklet boks şampiyonu Alman Maaks Schmeling’in ankrenörlüğünü de yaptı. Boksta Türkiye’de ilk resmi karşılaşmalar 1920 de Taksim Stadı’nda kulüpler arasında yapıldı.
Boks federasyonu’da Cumhuriyetin ilanından sonra 1924’te İdman Cemiyetleri İttifakı bünyesinde Güreş Federasyonu’na bağlı bir teşekkül olarak kuruldu ve ilk başkanlığına da Eşref Şefik Bey getirildi. 1927 yılında Türkiye Boks Federasyonu’nun AIBA üyeliği kabul edilmiştir. Federasyon sadece amatör boksa izin vermek üzere yürürlüğe girmiştir. Federasyon kulüplerarası Türkiye şampiyonaları, ferdi Türkiye şampiyonaları ve Uluslararası Boğaziçi Boks Turnuvaları’nı düzenlemiştir. Boksta ilk Türk Milli Takımı 1928 yılında kurulmuş ve aynı yılda ilk uluslararası başarımız SSCB’de kazanılmıştır. Türk boksunda yeni bir dönem başlatan ve yaptığı 359 maçın 358’ini kazanan Melih Açba 1938 yılında Amerika’da yapılan ve en büyük amatör boks şampiyonası olan “Altın Eldiven“şampiyonasında birinci olmuştur. Ayrıca 1946’da ilk kez düzenlenen Avrupa Boks Şampiyonası’nda Vural İnan “en teknik boksör” seçilmiştir. Halit Ergönül’de Avrupa karmasına çağrılmıştır.
Kısa bir süre Güreş Federasyonu’na bağlanan boks 1942’de yeniden bağımsız bir federasyona kavuşmuştur. Ülkemiz, Avrupa Boks Şampiyonası’nda 1946’dan bu yana boksörlerimizce temsil edilmektedir.
1950 yılında İstanbul’da Halit Ergönül, Ruhi Kuşçu önderliğinde ilk profesyönel boks kulübü olan “İstanbul Boks İhtisas” oluşturulmuştur. Aynı yıl İstanbul’da profesyönel boks maçları yapılmış ama masraf fazlalığından kısa ömürlü olmuştur. Türk boksu uluslar arası alandaki ilk madalyalarını 1959 yılında Beyrut’ta yapılan Akdeniz Oyunları sırasında almıştır. 60 kg da Vural İnan 63,5 kg da Fuat Birol sıkletlerinde ikinci olarak gümüş madalya kazanmışlardır. 1959 da İsviçre’nin Luzern kentinde yapılan Avrupa Boks şampiyonası’nda 57 kiloda üçüncü olan Orhan Tuş Türkiye’ye Avrupa’daki ilk madalyayı kazandıran boksör olmaya başlamıştır. Belgrat’ta yapılan Avrupa Şampiyonası’nda 67 kg da Fuat Birol üüncülük elde etmiştir. 1965 yılında ilk Türkiye kulüplerarası Boks Şampiyonası Ankara’da yapılmıştır. Büyük bir seyirci kitlesinin izlediği bu şampiyonada Ankara Jandarma Gücü takım birinciliğini almıştır. 1967-69 Avrupa Şampiyonaları’nda Seyfi Tatar’ın gümüş madalyalarını 1967-71 akdeniz oyunlarında Celal Sandal’ın gümüş ve altın madalyaları Türk boksundaki önemli gelişmeler olarak anılmaya değerdir.
Profesyönel Boks Türkiye’de Mahmut Kefeli’nin gayreti ile gerçekleşmiştir. Daha sonraki yıllarda pek çok profesyönel boksör çıkmıştır. Bunlar arasında sayabileceğimiz başlıca isimler, Cemal Kamacı, Kadir Yüceler ve Mahmut Çakal dır.
Cemal Kamacı 1975 yılında 63,5 kiloda profesyönel Avrupa Boks Şampiyonluğunu kazandı. 1976 yılında Kemal Sonunur’un (54 kg) Balkan Şampiyonası’nda altın madalyayı kazanmasından sonra boksörlerimiz 1977 yılında takım halinde Balkan Şampiyonu olmuşlardır. 1984 Los Angales olimpiyat oyunlarında ise Türkiye boksta son dönemin en büyük başarılarını elde etmiş, 51 kg da Eyüp Can ve 57 kg da Turgut Aykaç 2 bronz madalya kazanmışlardır. 1985 yılında Amerikada yapılan Dünya Boks Şampiyonası’nda Eyüp Can 3. olmuş ve bronz madalya almıştır.
Bu madalya bir Türk boksörünün Dünya Şampiyonası’nda kazandığı ilk altın madalyadır. 16 şubat 1989 da Eyüp Can İskoçyalı Pat Clinton’u yenerek (3-0) Cemal Kamacı’dan sonra profesyönel boks ringlerinde Avrupa şampiyonu olan ikinci boksörümüz olmuştur. 1992 de Dünya Gençler Boks Şampiyonası’nda 81 kg da Sinan Şamil Sam altın madalya alarak ilk kez bir Türk sporcusunun boksta Dünya şampiyonluğu kürsüsüne çıkmasını sağlamıştır. Aynı yıl İskoçya’nın Edinburg kentinde yapılan “Avrupa Gençler Şampiyonası’nda 67 kilo sporcumuz Hüseyin Kurtulmaz altın madalya kazanmıştır. 1993 yılında Finlandiya’nın Tampire kentinde yapılan Dünya Büyükler Boks Şampiyonası’nda Akın Kuloğlu gümüş, 54 kg da İlhan Güler de 3. Olarak bronz madalya kazanmıştır.
Aynı yıl Bursa’da yapılan 30. Avrupa Boks Şampiyonası’nda 63,5 kg da Nurhan Süleymanoğlu Avrupa şampiyonu olarak altın madalya almıştır. Bu şampiyonada 67 kiloda Kenan Öner ile 81 kiloda Sinan Şamil Sam ikinci olarak gümüş 51 kg da Kadir Yıldırım ve 75 kg da Akın Kuloğlu bronz madalya elde etmişlerdir. Türkiye takım halinde Rusya ile birlikte birinciliği paylaşmıştır. Eylül 1994 te istanbul’da yapılan 8. Dünya Gençler Boks Şampiyonası’nda 67 kg da Ercüment Arslan ve 75 kg da Mustafa Genç Dünya şampiyonluğuna ulaşmış, gençlerimiz takım halinde 2. Lik elde etmiştir.
Mayıs 1995 te Düzenlenen Dünya Amatör Boks Şampiyonası’nda 63.5 kg da Nurhan Süleymanoğlu gümüş, 91 kg da Sinan Şamil Sam bronz madalya kazanırken takım halinde ilk kez dünya klasmanında 8.lik derecesi alındı. Elazığ’da yapılan 1. Avrupa Yıldızlar Boks Şampiyonası’nda ise boksörlerimiz 3 altın, 1 gümüş 5 te bronz madalya olmak üzere toplam 9 madalya almışlardır. Türkiye’de gerek amatör gerek profesyönel boksta pek çok yeni değer ortaya çıkmakta ve bu değerler Türk boksuna çok değerli katkılar sunmaktadır. Bunlar arasında Ertuğrul Ergezer ve Yıldırım Tarhan, Bülent Ulusoy sayılabilir. Sinan Şamil Şam hem amatör boksta, hem de profesyönel boksta önemli kazanımlar elde etmiş çok değerli bir boksörümüzdür. Şu ana kadar dünya çapında dereceler almıştır ve bundan sonra da çok değerli başarılara imza atacağından kuşkumuz yoktur. Boksörlerimizin yanısıra boksa emeği geçen hakemlerimizi, spor adamlarımızı ve özellikle de antrenörlerimizi de unutmamak lazımdır. Boks antrenmanlarına yıllarını vermiş Sayın Adnan Kerse bu bağlamda dile getirilmesi gereken en önemli isimlerden biri olarak daima hatırlanmalıdır. Son dönemlerde pekçok antrenörlerimiz dünya klasmanlarında niteliklerini yarıştırmaktadırlar.
Bu noktada anlatımlarıyla boksa güzel renkler veren boksseverlere tatlı heyecanlar yaşatan değerli boks spikeri sayın Orhan Ayhan’ın Türk boksuna olan değerli katkılarını unutmamak gerekir. Eğer bu gün boks Anadolu coğrafyasında sevilen bir spor ise bu duruma en önemli katkıları olanlardan biride hiç kuşkusuz sayın Orhan Ayhan’dır.
BOKSÖRLER
*Onların kolları çeliktendir. Yumrukları granitten yontulmuştur.
*Ayakları uygarlıkların aynası olan köprülerin ayakları, köprü ayaklarıdır.
*Gövdeleri tarihin yüz akı anıtlardır. Kimi zaman kalelerdir, kimi zaman hanlar, saraylar.
*Kafaları hem en modern bilgisayarları olan beyinlerini koruyan bir korunak , hem de dünyanın zirvesi dağlardır.
*Gözleri dağların ortasında ışıldayan bir çift ateştir.
BOKS SİKLETLERİ
A- AMATÖR
48KG
51KG
54KG
57KG
60KG
63.5KG
67KG
71KG
75KG
81KG
91KG
+91 KG
B-PROFESYÖNEL
SİNEK-50,820KG
HOROZ-53,524
TÜY-57,153
HAFİF -61,235
YARI ORTA-66,678KG
ORTA-72,574KG
YARI AĞIR-79,378KG
AĞIR-79,378KG
BOKSTA ÜNLÜLER
Muhammed Ali Clay (1942 – 2016 )
Müslüman olmadan önceki ismi Cassius Marcellus Clay olan Muhammed Ali Clay, 17 Haziran 1942’de Kentucky Louisville’de doğdu. 12 yaşındayken boksla tanıştı ve kısa zaman içinde Natıonal AAU ve Altın Eldiven Şampiyonası’nda amatör kayıtlara girdi. Yine 1960’ta Roma’da ağır hafif siklette altın madalyayı alarak profesyonel lige döndü. 18 yaşındayken katıldığı Roma Olimpiyatları’nda altın madalya aldıktan sonra ünü giderek artmaya başladı.
1964 yılında 22 yaşındayken, S. Listori’u yenip Dünya Şampiyonu oldu. Bu zaferden sonra dinini değiştirip İslam dinine geçti ve Muhammed Ali ismin aldı. Maç öncesinde rakibinin moralini bozmak için makineli tüfek gibi konuşan Ali, çok sevdiği boksa ara verdi ama 1967’de boksa tekrar geri döndü. Vietnam’a savaşa gitmediği için cezalandırıldı fakat sonra affedildi. 1974’te Foreman’ı, 1978’de L. Spinks’i yenip Dünya Şampiyonluğu ünvanını geri aldı. Profesyonel döneminde sadece 5 kez yenilen, Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu olan Muhammed Ali, 36 yaşına kadar bütün şampiyonlar için tek isim olmayı başardı ve 37’si nakavt olmak üzere 56 madalya kazandı.
Parkinson hastalığı yüzünden uzun süre Michigan’daki çiftliğinde gözlerden ırak yaşamayı tercih eden ünlü boksör, ringlerde 20 yıldır ağzından düşürmediği “Bütün zamanların en iyisiyim” lafını ispatlayarak bir efsane oldu.
Mike Tyson (1966 – …. )
Boks tarihinin en asi oyuncusu Mike Tyson, 30 Haziran 1966 yılında Brooklyn’de doğdu. ABD’li boksör, 1985 (Mart)’te yaptığı ilk profesyonel maçında rakibini 1. rauntta nakavtla yendi. 22 yaşında dünyanın en büyük boksörleri arasında adı geçmeye başladı ve kısa bir süre sonra Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonluğu’nu kazandı (1988). 1991’e kadar yaptığı 36 maçı da kazanan Tyson, ilk mağlubiyetiyle Buster Douqlas ile yaptığı karşılaşmada tanıştı.
Aynı yıl, Amerika Güzellik Kraliçesi’ne tecavüz olayı, Mike Tyson’un skandallar zincirinin ilk ve en önemli halkasıydı. Bu suçtan dolayı hapse giren Tyson, orada müslümanlığı seçti ve Malik Abdülaziz ismini aldı. Cezası biter bitmez, bir barda çıkardığı kavga yüzünden kendisini tekrar mahkemede buluyordu. Yumrukları kadar yasa dışı olaylarıyla da anıldı. Dünya Boks Konseyi (WBC) ve Dünya Boks Birliğinin (WBA) ağır siklet şampiyonluğu ünvanlarını elde etti. 1996’da Holyfield’a yenilerek WBA ünvanını kaptırdı.
1997’de Evander Holyfield ile yaptığı ünvan maçının üçüncü raundunda rakibinin kulağını ısırdığı gerekçesiyle diskalifiye edildi. İki yıl men cezası alan Tyson’un Ohio eyaletinde ömür boyu boks yapması yasaklandı. Tyson, 1999 yılında tekrar ringlere döndü.
8 Haziran 2002’de Memphis’te, Lennox Lewis ile Mike Tyson arasında yapılan Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonası karşılaşmasında kazanan taraf Lennox Lewis oldu. Lennox Lewis, karşılaşmada pek varlık gösteremeyen Tyson’ı sekizinci roundda yenerek Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu ünvanını aldı.
Sinan Şamil Sam (1974 -2015 )
1974 yılında Almanya’ da doğdu. 1992 Dünya Gençler Boks Şampiyonası’nda altın, 1995 Dünya Boks Şampiyonası’nda bronz madalya kazandı. 2015 yılında hayata gözlerini yumdu.
WLADEMİR KLİCKO
Ukraynalı, kazak asıllı dünya ağır siklet boks şampiyonu.Babası ukrayna ordu komutanı. Abisi de şampiyon boksör. Özellikle sol direğini çok iyi kullanarak boks yapıyor. Kırışmadan ve kendini yıpratmadan boks yapması yüz hatlarının fazla bozulmamasının en önemli nedeni olmuştur. 2 m 1 cm uzunluğundadır.
VİTALİ KLİTCKO
Vlademir klitcko nun ağabeyidir.Bu boksör de dünya klasmanında en iyi boksörlerden biridir.
TEOFİLO STEVENSON
Olimpiyat tarihinde stevenson kadar kendi kulvarının hakimi olan , kendi branşında onun kadar ezici bir üstünlük sağlamış başka bir sporcu bulmak oldukça zordur. Stevenson ilk madalyasını 1972Münih olimpiyatlarında turnuvanın favorisi ve kısa bir süre önce Pan Amerikan oyunlarında da yenildiği , ABD li Duane Bobick i daha maçın başında bozguna uğratarak kazandı. Bu kübalı efsane boksörün yaklaşık 10 yıl boyunca ağır siklet amatör boks ringlerinde nasıl bir fırtına estirdiğini anlatabilmek için Münih in ardından izleyen iki olimpiyat oyunlarında da , 1976 montreal, ve 1980 moskova olimpiyatlarında altın madalya aldığını belirtmek yeterli olabilir. Bu süre zarfında Dünya şampiyonluğu , Pan Amerikan şampiyonluğu ve diğer pek çok şampiyonluğa imza attı . Boks kariyeri gerçekten inanılmazdı. 170 in üzerinde madalya ve yalnızca 15 yenilgi . Stevenson un bütün bu başarılarındaki en büyük pay hiç kuşkusuz , katıldığı ilk iki olimpiyatın final maçlarında rakiplerini devirdiği güçlü sağ yumruğu idi.
Osman KAYA
Flozofik Kakış