KADER, İRADE VE MÜKEMMELLİK YOLU: VAROLUŞSAL BİR KARATE-DO OKUMASI
Kader, İrade ve Mükemmellik Yolu:
VAROLUŞSAL BİR KARATE-DO OKUMASI

Özellikle Karate-Do gibi karakterin mükemmelliğini (Japonca: Jinkaku Kansei) hedefleyen bir disiplinde, çok daha karmaşık bir alaşım gerektirir. İhtiyaç duyulan şey, adeta fazladan bir dişlidir…
Bu yaşam sahnesinde her birey, varoluşunun en temel hakkı olarak, dilediği eylemi deneme, tecrübe etme ve pratik etme özgürlüğüne sahiptir. Bu, evrensel bir haktır; bireyin kendini gerçekleştirmesi yolunda atacağı adımlara kimse gem vuramaz. Kuşkusuz, binlerce yıllık bir bilgelik, disiplin ve mücadele sanatı olan Geleneksel Karate-Do da bu özgürlük alanının içindedir. Herkes bir Dojo nun kapısından içeri adım atabilir, gi sini giyebilir ve “Yol”a (Do) ilk adımını atabilir.
…Ancak, hayatın her alanında tecelli eden acımasız bir gerçek vardır: Başlamayı istemek ile başarmayı hak etmek arasındaki derin vadi. Mutlak başarıyı arzulamak, insani bir içgüdüdür; lakin bu zirveye tırmanma yolculuğunda kimileri kaçınılmaz olarak tökezler, kimileri ise yolu yarıda bırakır. Başarısızlık, felsefi bir perspektiften bakıldığında, dünyanın sonu değildir. Kozmosun kendisi, yani dünya, kendi meridyeninde, içindeki iyi ve kötüyle, başarı ve başarısızlıkla bir bütün olarak dönmeye devam eder. Hayat, bu diyalektik içinde akışını sürdürür.
Peki, başarı merdiveninin basamaklarını teker teker tırmanmak, o son basamağa ulaşmak için gereken nedir? Bu noktada, salt irade ($irade$) ve deneme arzusu yetersiz kalır. Bu, motorun çalışması için gereken ilk kıvılcımdır, ancak yolculuğun tamamı için yeterli yakıt değildir.
…Başarı, özellikle Karate-Do gibi karakterin mükemmelliğini (Japonca: Jinkaku Kansei) hedefleyen bir disiplinde, çok daha karmaşık bir alaşım gerektirir. İhtiyaç duyulan şey, adeta fazladan bir dişlidir; bireyin biyolojik ve psikolojik kodlarına, yani DNA’sına işlenmiş bir “şey”. Bu, Gichin Funakoshi’nin felsefesindeki “ruh” (seishin) ile de ilgilidir. Bu “şey”; sarsılmaz bir kararlılık, adanmış bir özveri (fedakarlık) ve en önemlisi, başarısızlık korkusunun yarattığı gölgenin ötesine geçebilme cüretiyle birleşmiş doğal bir hazırlık evresidir.
Bu, bir binanın temelidir. Temel ne kadar sağlam atılırsa, üzerine o kadar yüksek kat çıkılabilir.
Bu temelden, bu içgüdüsel ateşten (iç güdü) yoksun olanlar, elbette gelişebilirler. Karate-Do’nun temel prensibi olan sürekli çalışma (doryoku – gayret), her bireyi dün olduğundan daha iyi bir noktaya taşıyacaktır. Birey büyüyebilir, güçlenebilir, tekniklerini geliştirebilir. Ancak, o en yüksek seviyelere, “Ustalık” mertebesine, yani sanatın özüyle bütünleşme noktasına asla ulaşamazlar.
Zira mükemmellik, tesadüfi bir olgu değil, bilinçli bir sentezin ürünüdür. Tıpkı bu müşterek yaşamımızda olduğu gibi, Karate-Do’daki zirve de şu üç elementin birleşmesinden doğar:
1. Yetenek (Doğal Hazırlık): Bahsedilen o “DNA” ve sağlam alt yapı.
2. Fedakarlık (Özveri): “Yol” uğruna feda edilen zaman, enerji ve konfor.
3. Hakiki İhtiras (Tutku): Zorluk anında pes etmeyi değil, daha da bilenmeyi sağlayan o içsel ateş.
Bu unsurlar olmaksızın, birey ya sıradanlığın konforlu sularında kalmayı ya da yolculuğun ilk zorlu fırtınasında pes etmeyi göze alır.
Nihayetinde, yaşamın bu katı kurallarına, başarının bu çetin formülüne katılıp katılmamak da bireyin kendi tercihidir. Felsefi olarak, kişi bu gerçekliği reddetme özgürlüğüne de sahiptir; hiç kimse bireyin bu entelektüel özgürlüğüne müdahale etme hakkına sahip değildir.
Son tahlilde, kişi kaderini kendi hür iradesiyle yazar. Ya doğuştan gelen potansiyelini fedakarlık ve tutkuyla birleştirerek zirveye tırmanır ya da bu unsurlardan yoksun bir şekilde kendi sınırları içinde kalmayı seçer. Her iki seçim de, o bireyin kendi “Yol”udur.
Yazan; Yakup Meletli, oss..!