UZAKDOĞU SPOR TARİHİNDE TÜRKLER-4
ÇİN SEDDİ, METE HAN, SİNEMADA KUNGFU, MULAN EFSANESİ, AMAZON KADIN SAVAŞÇILARI TÜRK MÜ?
Kıymetli takipçilerim konumuza 4 bölümle devam ediyoruz. Bu bölüme kadar Türk tarihi ve Çin ile Türkler arasındaki tarihi ilişkileri anlatmaya çalıştık.
Kung-fu sisteminin yazılı tarihi Budizmin Çin’e girmesi ile başlar, işte bizde yavaş yavaş bu tarih dilimine doğru geliyoruz.
Bu bölümde Çin seddinin anlatılan yalan tarihi ile birlikte Çin’in Türkleri yok sayma ve değersizleştirme siyasetinin beyazperde de yani sinemada nasıl hayata geçtiğinden bahsedeceğiz.
M.Ö. 300’lerde Çin’de imparatorluklar dönemi başlamıştır. Bu dönem aynı zamanda Çin Seddinin resmi olarak inşasının da başladığı dönemdir.
Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen ve inşasında yaklaşık bir milyon kişinin çalıştığı söylenen Çin seddinin yapımına Çin kaynaklarına göre M.Ö. 7 veya 5 yüzyıllarda da başlanıldığı iddia edilir.
Çinli kaynaklar her konuda olduğu gibi Çin Seddi’nin yapılma nedenleri içerisinde Türk varlığını ve etkisini yok saymaya ve gizlemeye çalışmıştır. Seddin yapım nedenlerinin kendi iç sınırlarını belirlemek, suçlu ve cezalı olanların çalıştırılması için sürgün yeri, ülke den çıkış ve girişleri kontrol altına almak, orman yangınlarını kontrol etmek yüksek burçlar sayesinde meteorolojik bilgiler edinmek ve bunun gibi birçok sebep göstermektedirler.
Ancak bu seddin yapımının asıl ve gerçekçi nedeni Kuzeydeki Türk kavimlerinin ve özellikle Hun Türklerinin Çin’e yaptıkları arkası gelmez amansız akınları durdurmak içindir.
Bozkırlardan zamanı belirli olmayan vur kaç taktikleri ile Çin sınırlarına ve savunma duvarlarına aralıksız saldıran Türk kavimleri M.Ö. 200 yüzyılda büyük ve efsane Türk komutanı Mete han etrafında birleşmiş Mete Hanın müthiş savaş yeteneklerine sahip ordusu ile Türk akınlarına karşı inşa edilmiş olan ve geçilmez olarak tanımlanan Çin seddi geçilerek Çin coğrafyasının önemli bir bölümüne hunlar hâkim olmuştur.
Mete han, Çin topraklarının tamamını istila etmenin Çin kültürü içinde eriyip yok olmakla sonuçlanacağı öngörüsü ile, Çinlilerden büyük vergiler alıp askeri baskı altında tutmayı çok uzun yıllarca siyasi bir strateji olarak uygulamıştır.
Çin devletinin baskısı altındaki tarihçiler, yazarlar, sanatçılar, sinema vb. gibi nerdeyse tüm kültürel sektörler bu tarihsel gerçeğin üzerini özenle örtmeye çalışmış ve yapmış oldukları eserlerde ve filmlerde bu tarihi gerçekliliği görmemezlikten gelmişlerdir.Çinli tarihçilerin yine önemli bir propagandası da, çin yerel halkının içinde etnik olarak Türklerin yok denecek kadar az olduğu iddialarıdır. Çin’de yaşayan ve zamanla bir kısmının Çinlileştiği Hun veya Türk boylarının varlığını neredeyse inkar ederler.
Peki Neden böyle bir kara propaganda yaparlar?
Çünkü bir çok farklı Türk boylarından hariç sadece iki milyon hun türkünün Çin sınırları içerisinde kalarak bir kısmının Çinlileştiği kabul edilirse bugünkü devasa Çin milletinin oluşumunda ve köklerinde başka milletlerin yani Türklerin varlığını kabul etmiş olacaklardır.
Bu konuyu bir not olarak kenara koyalım ve geçelim Çin’in özellikle sinema sektöründe uyguladığı yalan ve yanlış tarihi algı operasyonlarına.
Bu konuya en çarpıcı örnek Beyazperde de 2016’da vizyona giren ABD Universal yapımı olan Çin seddi filmidir. Bu filmde devasa Çin Seddinin asıl yapılma nedeninin Türkler değilde mitolojik efsaneler olduğu senaryolaştırılmış üstün güçlere sahip ejderhalara karşı bir mücadele filmde konu edilmiştir. Çin seddinin Türkler için yapılmadığı algısını kabul ettirmek için her yola başvuran Çin milliyetçilerine rağmen tarihi gerçekler tam aksini göstermektedir.
Türkler o dönem Çin coğrafyasının üzerinde dolaşan bir kâbus gibidirler. Çocukların yaramazlık yapmamaları için “Türkler geliyor, seni Türklere veririm” telkinlerinin yapıldığı o dönem Çin toplumunda Türkler mitolojik efsane haline gelmişlerdir. Tüm Tarihlerinde Türkler karşısında aldıkları mağlubiyetlerin üzerini örtmek için her yolu kullanan Çinliler çizgi filmlerde de bu çukur siyasetini hayata geçirmişlerdir.
Çin Halk destanlarında Hun Türkleri ile yapılan savaşlara katıldığı ve büyük kahramanlıklar gösterdiği iddia edilen Hua Mulan isimli kahraman bir kadın karakter için yapılan Mulan isimli çizgi filmin ana konusu Çin seddini aşan ve Çini işgal eden Hun Türkleridir. Bu Çizgi filmde Çinliler Hun Türk liderler için Şan-Yu adında bir karakter kullanmış Türkler barbar ve ilkel olarak gösterilirken yine onlardan Türk veya Hun diye özellikle bahsedilmemiştir.
Peki Mulan efsanesi nedir?
Bu efsaneden de bahsetmemiz gerekir. Çünkü bu isim dövüş sanatlarındaki ustalığı ile Türklere karşı yaptığı savaşlarla Türklere karşı zafer kazanarak Çin tarihinde efsane haline gelmiştir?
Mulan, yüzyıllardır Çin edebiyatında var olan bir kadın asker figürüdür. Efsaneye göre Kung-fu eğitimi almış ve ustalaşmış bu genç kız Çin ordusunda babasının yerine ,erkek kılığına girerek Türk istilacılara karşı amansız bir savaş verir ve sonuçta Çin ordusunun galip gelmesinde çok önemli katkısı olur.Bu başarısından dolayı Orduya subay olarak kabul edilen Mulan orduda görev yaparak birçok sayıda onursal ödülün sahibi olarak bir efsane haline gelir. Mulan’ın bu hikayesi Çin kültüründe de yerini almış Çin de okullarda ve ders kitaplarında yer alarak Yüzyıllardır kültürden kültüre aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.
Mulan efsanesi özetle bu şekilde günümüze kadar gelmesine rağmen bu efsanenin ilk ortaya çıkış tarihi ise M.S. 386 ile 534 var olan Kuzey Wei Hanedanlığı döneminidir. Ancak sizin dikkatinizi çekeceğim en önemli detay Kuzey Wei Hanedanlığı Kuzey Çin’de kurulan ve Siyenpiler, Tabgaçlar tarafından yönetilen bir Türk hanedanlığı olduğudur. Kuzey Wei Türk hanedanlığı konusunu ilerleyen bölümlerde Shaolin manastırını anlattığımız bölümlerde detaylı olarak ele alacağım.Yine aynı destanın farklı versiyonlarında Mulanın Annesinin Çinli babasının ise Türk kökenli olduğu belirtilmiştir. Yani aslında Mulan karakterinin Çinliliği de tartışma konusudur. Hatta Mulan efsanesinin asıl kaynağının Türk tarihinde yüzlerce örneği olan bir Türk kadın savaşçıdan ortaya çıktığıda iddia edilir.
Türk kadın savaşçıların tarihte isimlerinin Amazon kadın savaşçılar olarak geçtiği gerçeğinden hareketle bu konudan da çok özet olarak bahsedelim. Amazon kadın savaşçıları hakkında en ciddi araştırma, Amerikalı bir arkeolog olan Dr.Jeannine Davis Kimball’a aittir. Amazon savaşçılarının Türk kökenli olduğundan hareketle Kazakistan’da arkeolojik kazılar yapmış ve bu kazılardan elde ettiği bilgilerle Amazon kadınlarının bir efsane olmadıklarını, aslında konargöçer Türk boyları içinde yaşadıklarını ortaya çıkarmıştır. Dr.Kimball’ın yapmış olduğu DNA testi sonucunda, sarışın bir Türk kızın genleriyle Amazonların genlerinin yüzde 99 aynı çıktığı sonucuna ulaşmıştır. Konuyu “Savaşçı Kadınlar Amazonlar” adı altında bir kitapta toplayan Dr. Kimball’ın kitabının Türkçesi de ülkemizde yayınlanmıştır.
Ünlü Heredot tarihine göre de Amazon kadınlarının soyu İskitlere dayanmakta olup, Yaşamlarını sürdürdükleri yerlerin bugünkü Samsun Terme ve Çarşamba civarı olduğu belirtilir. Ayrıca Dede Korkut anlattığı Türk destanlarında Amazonları referans alarak ‘Alp Kızları’ ismini defalarca kullanmıştır. Yine Amazon savaşçılarının Kafkaslarda yaşadıkları genel kanaattir.
Çin Türklerden bağımsız bir tarih oluşturma kaygısı ve çabasını Mulan efsanesini beyazperdeye taşıyarak da göstermiştir. Bu konunun özellikle üzerinde durmamın nedeni Çin Kung-fu sunun tarihinden Türkleri soyutlamak için yapılan özellikle beyazperde deki algı operasyonlarına önemli bir örnek olduğu içindir. Çin 2019 yılında ilk Mulan filmini beyazperdeye taşımış ve film ülkemizde de gösterime girmiş ancak senaryo da Türkleri fazlası ile barbar ve kötü gösterdiği için tepki görmüştür. Asıl popüler olan ve oldukça izlenen Mulan filmi ise yine Çin tarafından 2020 yıllarında ABD nin Disney şirketine yaptırılmıştır.
Türkiye’de de gösterime giren hatta TV kanallarında dahi oynayan Filmde, hepimizin yakından tanıdığı Ünlü dövüş sanatçısı Jet Li ve Donnie Yen’de rol almıştır. Filmin senaryosunda yine Türk veya Hunlu isimler özenle ve itina ile kullanılmamış bunlar yerine Kuzeyli işgalciler ve Cücen ordusu olarak rol biçilen Hun Türkleri yine acımasız korkunç ganimet ve intikam peşinde koşan göçebe barbarlar olarak senaryolaştırılmıştır.Doğaüstü güçleri olan bir cadı ile iş birliği yapan Kuzeyli istilacılar tabi ki filmin sonunda Mulan isimli genç bayanın muhteşem ve korkusuz dövüş sanatı yeteneği ile mağlup olacak ve Mulan efsanesi gerçek gibi gösterilecektir. Ancak her ne kadar Türklere barbar ve acımasız olarak rol biçilse de aslında senaryoda Türklerin ne kadar güçlü savaşçılar olduklarını ve Çin seddini ve bu güçlü savaşçılardan korunmak için inşa ettiklerini buna rağmen seddin aşıldığını da itiraf etmektedirler.
“Her ne kadar bu tarz film ve çizgi filimler le Tarihi kendi istedikleri gibi kurgulamaya çalışılsa da gerçek tarih bize bu film senaryosunun tam tersinin yaşandığını gösterir.”
Mete han liderliğindeki Hun’lar Çin’in kuzey bölgelerinin neredeyse tamamını ele geçirdiğini söylemiştik. Bu hakimiyetle birlikte bugünkü modern kungfu yu ilgilendiren bir detaydan da bahsetmek isterim. Mete hanın Çin istilasından sonra biri Kuzey’de tamamen Türklerin etkisi altında diğeri de güneyde iki kültür bölgesine ayrılmış ve Kung-fu stillerinide ilerleyen dönemlerde sistemleşirken kuzey ve güney adıyla ikiye bölünmüştür.Kuzey stillerinin bu tarihsel gerçekler ışığında büyük çoğunluğu Türklerden ve Türk savaşçılardan ya da Çinlilerin deyimi ile Kuzeyli istilacılardan etkilenerek ortaya çıkmıştır.
Anlatmış olduğum örneklerde de gözüktüğü gibi Özellikle sinema ve dizi sektöründe Çin tarihini anlatan ve savaş senaryoları ile kurgulanmış filmlerinin hiçbirinde Türkler le olan mücadelelere bilerek ve kasten yer verilmemiştir. Yine bu senaryolarda yüzlerce rakibi olağan üstü güçler ve döğüş teknikleri ile yenen kahramanlar olmasına rağmen aslında sorulması gereken soru şudur? “Bu kadar üstün ve mistik güçlere sahip olan Çinli kahramanlar savaşçılar ve ordulara rağmen Türklere karşı devamlı surette neden mağlup olunmuştur?”
Özetle sevgili okurlar Çin toplumunda sonradan kung-fu adını alacak olan savaş ve dövüş sanatları gelişirken Türklerin efsanevi savaş yeteneklerinden ve savaşçılarından etkilenmemesinin imkânsız olduğudur. Hatta yerel Halk arasında ve askeri birliklerde Türk savaşçılara karşı kullanılmak üzere birçok savaş tekniğinin ortaya çıkarıldığı ve çalışıldığı da bilinmektedir.
Bir sonraki yazımızda Budizm’in Çine girişi ve ilk kungfu çalışmalarının nasıl özetlemeye çalışacağım.
Her şey Türk mücadele sporları için.
Sporculuk selamı ile.