UZAKDOĞU SPOR TARİHİNDE TÜRKLER-2

Ayhan KISRURE

SPORCULUK SELAMI İLE

Değerli SİYAHKUŞAK okurları. Yazı dizimizin 2 bölümünde tekrar birlikteyiz.

Bu bölümde sizlere Türk tarihini ve Türklerin Çin tarihinden ve yine dolayısı ile Uzakdoğu sporları tarihinden de neden yok sayılmaya çalışıldığını tarihsel verilerle anlatmaya çalışacağım.

Uzakdoğu spor ve savaş sanatları tarihi, Türk milletinin  tarihi ile neredeyse tamamen ortaktır. Bu yüzden yazı dizimimizde   çok sık Türk ismini, Türk tarihini ve Türk, Çin ilişkilerini  tarihsel kronolojisi ile birlikte fazlaca tekrar edeceğim.

Tabiki ben bir tarihçi değilim. Kendimi, çalışmış olduğum ve Uzakdoğu sporu olarak bilinen savaş sanatlarına gönül veren ve bu sanatların tarihi derinliklerinde gizlenen Türk gerçeğini ortaya çıkarmaya çalışan bir Türk savaş sanatı uzmanı olarak tanımlıyorum.

İşte bu yüzden de  insanlık ve dünya Tarihini uzmanlarından , okuyarak  öğrenerek araştırarak ve de referans alarak , Uzakdoğu sporlarını ve özellikle Çinli tarihçilerin  bu sporların atası olarak kabul ettirmeye çalıştıkları Çin kungfusunun, hangi tarihi evrelerden geçtiğini sorgulayan araştıran ve gizlenmiş gerçekleri ortaya çıkarıp sizlerle paylaşmaya çalışarak Türk sporuna hizmet etme gayesinde olan  bir kardeşinizim.

Değerli okurlar…

Çin spor tarihinin neredeyse Büyük çoğunluğu Çin devletinin  diktatör ve baskıcı kontrolünde  yazılmıştır.

İşte bu yüzden dirki Çin milletinin neredeyse ilk ortaya çıktığı ve yaşadığı tarih boyunca,  aynı coğrafyada birlikte  yaşadıkları, sürekli mücadele halinde oldukları, âdeta  kaderlerinin ayrılmaz bir parçası olan  Türk milletinin, Çin tarihindeki yeri bilinçli ve programlı bir siyaset uygulanarak yok sayılmaya  çalışılmış, Hatta Türkler ile ilgili yazılı kayıt ve belgeler de mümkün olduğunca gizlenmiştir.

Çinin bu şovenist siyaseti her ne kadar Türk varlığını Çin tarihinde yok saymaya çalışsa da  tarihsel gerçekler bunun aksini göstermekte ve kanıtlamaktadır.

Çok sıkça Türk tarihinden ve Türklükten bahsedeceğimi söylemiştim. Bu yüzden Konunun ırkçılık ve buna bağlı Türkçülük yapıyormuşum gibi algılanmamasını  özellikle rica ediyorum.

Çünkü  Türkiye de Türk ve Türklükten bahis olunca, sanki Türklük bir ırk ve ırkçılık meselesiymiş gibi algılanmaktadır.  Aslında Türklük  ırki bir konu değil tamamen  evrensel bir durumdur.  Türklüğü sadece ırkçılık ve kafatasçılık ile değerlendirenler hata yaparlar.

Türklük dediğim gibi  evrensel bir davadır. Türk  milleti ve tarihi ırk ya da ırkçılık  tasnifine sığmayacak kadar büyük bir medeniyet dir.

Özet olarak Türk tarihinden biraz bahsedelim.

Türk tarihini aslında insanlık tarihi ile başlatmak gerekir. İşte bu yüzden tarihte ön Türklük denilen bir gerçeklik vardır. Ön Türklerden sonra   dünyanın tarihine yön verecek olan İslam öncesi Türklük serüveni hunlar Göktürkler gibi yüzlerce Türk kavmi hatta Moğollarla devam eder.

Türkler  kendi yaşam kültürleri ile çok fazla benzeşen İslam’ı seçtikten sonra İslami prensipler doğrultusunda tekrar dünya tarihine damga vururlar. İşte tamda bu yüzden Türklük gerçekten de insanlık tarihinin evrensel bir meselesidir.

Kıymetli Okurlar…

Dünya ve insanlık tarihini ilgilendiren  tüm bu konuları çok  okumalı çok  araştırmalı ve çok dinlemeliyiz. Ve inanın bugünümüz ve geleceğimiz için de buna zorunluyuz.Yakın dönemde bu konular üzerine bilimsel ve akademik eserleri hayata geçiren   Türk   tarihçileri  dil bilimciler, araştırmacı ve akademisyenlerin yanı sıra tarih yazarlarının da   çoğalması ve tabiki dijital ortamda da Türk tarihi konulu yayınların çoğalması ve gerçek Türk tarihinin kamuoyunda gündeme gelmesi çok önemli ve sevindiricidir.

Ünlü Ön Türk araştırmacısı  rahmetli Kazım Mirşana göre  MÖ 10.000 yıllarda ılıman iklim ve büyük göllerin olduğu  Orta Asya’nın kuruması ve çölleşmesiyle Türk halklarının çevre coğrafyalara yayıldığı ve diğer kültürlere etki yaptığını kanıtları ile  açıklamamaktadır.Ayrıca Kazım Mirşan, ön Türklerin  Bering Boğazı’ndan geçerek bu sayede Kızılderili ve Güney Amerika kültürlerinin  temellerinde  etkileri olduğunu belirtir.Yani Kızıldereliler Türkmüdür sorusunu soranlar  antik çağda yaşanan tarihsel gelişmelerden kendilerine referans almaktadırlar.

Genel tarihi verilere göre Türklerin  ortaya çıkış ve kitlesel göçlerinin  M.Ö.8000  yıllara kadar gittiğini  Mezopotamya, Çin, Hindistan, İran,  Anadolu ve  Avrupa’daki uygarlıkların temellerini attıkları arkeolojik kazılar ve bu kazılarda bulunan bulgular üzerinden ortaya çıkmaya ve kanıtlanmaya devam etmektedir.

İşte  Bu yüzdendir ki Tarih boyunca Türklerin yaşam sürdüğü Asya’nın geniş coğrafyasını ile birlikte  Çin ,Hindistan ,Rusya ve doğu Avrupa da  arkeoloji araştırmaları artık  bilinçli bir şekilde azaltılmıştır. Bunun nedeni ise neredeyse her taşın altından Türk izi çıkması ve Türkün eksik ve yanlış tanımlanarak yazılan insanlık  tarihinin yalan ve yanlışlarla dolu olmasıdır.

Türk tarihine özellikle sosyal medya da yeni bir ivme kazandıran Ahmet Taşağıl, hoca  “ Kore’den Macaristan’a kadar olan bu geniş bölgenin her yerinde  Türk izine rastlarsanız” der. İşte  bu  geniş coğrafya da insanlık tarihinin en önemli medeniyetleri kurulurken   Türk kültürünün etkisi ve izi inkâr edilemez bir gerçektir.

Türkmenistan’ın  Köpet dağının eteklerinde Anav bölgesin de ki nedense Türkiye kamuoyunda bu araştırma ne hikmetse  çok fazla gündeme gelmemiştir. Tahminen 10 bin yıl önce  erken Türk halkları tarafından ,tarım yapıldığı hayvancılıkla uğraşıldığı ve  dünyanın ilk şehirlerinin burada kurulduğu  insanların kerpiç evlerde oturduğu ilk resim yazısının ve tekerleğin burada bulunduğu gerçeği Artık genel bir kabuldür.

Böylelikle aslında Türklerin var olduğundan bu yana göçebe bir millet oldukları tezide çürümüş olmaktadır. Türkler savaşçı yeteneklerinin yanında özellikle  tarımla ilgilenmiş ve bununla birlikte şehirler kurmuş  yerleşik yaşamı idame ettirmiş ve  şehir hayatını yaşamış ilk  millet topluluklarıdır.Bu nedenle  Türkler Asya  Ortadoğu ve Avrupa coğrafyalarına  göçler ile sonradan gelen misafir bir millet değil tam aksine bu topraklarda medeniyetinin başladığı ilk dönemlerden bugüne kadar ev sahibi konumundadırlar.

Türklere isnat edilmeye çalışılan  bu sahte tarih yazma cabalarına rağmen Türkler her yaşadığı coğrafyada  geleceğe önemli izler bırakacak uygarlıklar kurmuşlardır. Bugün dünya tarihçileri, dil bilimcileri araştırmacılar her gün yeni verilerin bulunduğu arkeolojik kazılar sayesinde saka yada İskit ler, Sümer, Elam, Hitit, Etrüsk, Likya, Lidya, Frig, Truva ve Makedon uygarlıklarında gibi pek çok medeniyetin var oluşunda Türk varlığı ve etkisinin  güçlü olduğunu  ,Antropoloji ve Filoloji bilimi ile ilgilenen araştırmacılar ve  Türkologların  çalışmalarında  ciddi  anlamda araştırma ve tartışma konusudur.

Dünya ve Çin kaynakları her ne kadar Türkleri bozkırda yaşayan konar göçer ,barbar ve cahil bir  millet olarak tanımlansa da Türk yazısı olarak tarihe geçen Tamgalar bu iddiayı çürütür. Tamgalar  Türk alfabesinin, yani yazısının  adıdır. Türklerin, Yenisey ve Orhun yazıtlarında kullandıkları alfabeden çok önceleri, ön

Türklerden itibaren Tamgaları kullandıkları bilinmektedir.   Bu  Demektir ki  dünyanın her tarafındaki Türk yerel halkları,   okuyor , yazıyor ve bunu  günlük eşyalarında da kullanıyorlardı.İşte tüm bu nedenlerden dolayı Günümüzde eski Türklerin yaşadığı coğrafyalardaki Çinliler, Ruslar , Araplar , Hintliler ve batı Avrupalılar  tarihi ve arkeolojik kazıları mümkün oldukça gizlemeye çalışarak aynı zamanda  elde ettikleri bulguların hepsini kamuoyunla   paylaşmamaktadırlar.

Alman Prof. (FRİTZ NUMARK) Fritz Neumark ın  şu tarihi tespiti tam da yerindedir.Hani o sanal ortamda çokta paylaşılan tarihi tespit işte bu alman profesöre aittir.“Türkler pek farkında değil ama Avrupalılar şu gerçeğin farkındadır. Tarihten Türkler çıkarılırsa, ortada tarih diye bir şey kalmaz.” Bu ve bunun gibi tarihi tespitlerin önemli bir çoğu batılı araştırmacılara aittir.

Kaşgarlı Mahmud ise   “Türk adı  Nuh’un oğlunun adıdır. Tanrı tarafından bu ad Nuh’un oğlu Türk’ün oğullarına verilmiş ” demektedir. Özellikle Kaşgarlı Mahmud referans alınarak Türk soyunun Nuh peygamberin oğlu Yasef peygamberden geldiği de  Türk  dünyasında genel kabul görmüştür.

Kıymetli Siyahkuşak okurları.

Kendi kurguladıkları Türksüz ve yalan tarihlerinde gerçeklerin ortaya çıkmaması için Türklere karşı bu kadar çifte standart uygulayan Çinlilerden Uzakdoğu sporları tarihinde de biz Türklerden bahsetmelerini bekleyebilir misiniz?

Tabiki hayır.

Ancak İki milletin tarih boyu iç içe olmaları tarihi gerçeklikler ve Türk milletinin Çin üzerindeki reddedilemez üstünlüğü onların dünyaya, dövüş sanatlarının atası Çin kungfu sudur , diye yutturmaya çalıştıkları altı boş yalana, hadi ordan diyebileceğimiz tarihi bir gerçekliktir.Yeterki araştıralım inceleyelim ve gerçekleri spor kamuoyu ile paylaşalım.

Bir sonraki bölümde Çin ve Türk tarihlerinin ortak noktalarını Türklerin Çin tarihindeki yeri, Çinli kaynaklarında kabul ettiği tarihi gerçeklerle anlatmaya devam edeceğiz ve Çin kung fu sunun ortaya çıkış sürecine doğru ilerleyeceğiz.

Her şey Türk mücadele sporları için.

Ayhan KISRURE

Sporculuk Selamı İle

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.