BUDİZM, TAOİZM, ŞAMANLIK, HAYVAN STİLLERİNİN DOĞUŞU, TÜRK AKINLARI VE HAKİMİYETİ

Ayhan KISRURE

SPORCULUK SELAMI İLE
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
(Uzakdoğu sporlarında Türkler-5)
Konumuza  Budizm ve Kung-fu sisteminin şekillendiği  tarih kesiti olan MS 1 yüzyıllar ve sonrasında Kung-fu adına yaşanan gelişmeleri ve yine aynı dönemdeki Türk etkilerini incelemek ile devam edelim.
 
Budizm M.Ö.6 yüzyılda Hindistan ortaya çıkıp hızla  yaygınlaşarak  ipek yolu aracılığı ile  Çine girmiştir. Tarihçiler tam bir mutabakat oluşturamasa da Budizm’in Çin’e geliş tarihinin  M.Ö.3 yüzyılın sonları ile    M.S.2 yüzyılın başlarında  olduğu varsayımı oldukça güçlüdür. Budist keşişler ipek yolunu kullanarak ticaret yapan tüccarlarla birlikte  yaptıkları misyonerlik seyahatleriyle MS.1 Yüzyıl içerisinde Han Hanedanlığı döneminde Budizm’in Çin’in genelinde tanınmasında ve taraftar bulmasında önemli rol oynamışlardır. Bu Misyonerlik seyahatleri ile Çin’e gelen Hintli Budist keşişlerin Kutsal metinleri ve kitapları Çinceye çevirerek  yine   Budizm’in Kore, Japonya, Tayland, Tayvan, Vietnam gibi aynı coğrafyadaki birçok ülkede tanınmasına  aracı olmuşlardır. Böylelikle  ilerleyen yüzyıllar da manastırlar da disipline olup sistemleşecek olan Kung-fu sanatı da Budizm ile birlikte  komşu ülkelerde yayılıp tanınacak ve o ülkelerin savaş ve dövüş sanatlarına çok önemli tarihi etkiler yapacaktır.
Çinde’ki Budist rahipler yerel halktan uzak kalmak amacı ile  ibadethaneler tapınaklar ve  manastırlar kurma fikrini M.S.1 yüzyılda hayata geçirmişlerdir.
Böylelikle ilk Budist tapınaklar diye tabir edilebilecek sonradan manastıra dönüşecek bu ibadethanelerin kurulma tarihi M.S.1 yüzyıl içerisinde ve genellikle Türklerin sürekli akınlar düzenledikleri ve dönem dönem hakimiyet kurdukları  Çinin kuzey bölgelerinde gerçekleşecektir. Böylelikle Halktan uzak kendi özel yerleşim ve sosyal bölgelerinde inziva hayatı yaşamaya başlayan  ve Budizm öğretilerini öğrenmeye ve geliştirmeye devam eden keşiş ve rahipler sağlık adına uyguladıkları egzersiz tekniklerini de düzenli olarak çalışmaya devam etmiş ve  yeni egzersiz teknikleri uygulamak için özel çalışmalar yapmışlarıdır.
Zamanla ufak olan bu tapınaklar devasa manastırlara dönüşmüş Budizm öğretilerinin merkezi haline gelerek Keşiş ve rahiplere dinsel öğretilerin yanında  zamanın modern ilimleri olan matematik, fizik , tıp, fen, felsefe , astroloji vb.  konularda da eğitim verilmeye başlanmıştır. Tapınak ve  manastırların devlet
tarafından güvenliğinin sağlanması karşılığında Budist rahipler Çin Han imparatorluğuna , kuzey ve güney Hun devletleri olarak bilenen Türklerin  bitmek bilmeyen akınlarından dolayı  dini destek ve moral vermek için Askeri birliklerde görev yapacak özel rahipleri yetiştirip Çin ordusunun içinde görevlendirmek zorunda kalmışlardır.
Dönemin şartlarına göre tüccarlar ve taşıdıkları mallar ile  ıssız kervan yollarında gerçekleşen bu seyahatlerde keşişler çoğu zaman eşkıya ve haydutlarla karşılaşıyorlar  saldırı ve yağmalama ya maruz kalan keşişler ya öldürülüyor ya da feci şekilde yaralanıyordu. Yine Türk sınırlarına yakın bölgelerde yapılan bu seyahatlerde Türk akıncılarının ölümcül saldırıları rahipler için en büyük tehlike haline gelmişti. Böylesi olayların artması tapınaklar da rahiplerin kendilerini savunabilecekleri bir sistemin ortaya çıkması gerektiğini gündeme getirmişti. İşte böylelikle ilk defa Çin coğrafyasında MS.1 yüzyılda Budist tapınaklarında rahiplerin sağlıklı kalmak adına yaptıkları egzersizlere çok ilkel olsa da el ve ayak blokları ile  doğal ve basit  silahlarla ( sopa,mızrak.bıçak,kısa kılıç,tarım ve marangoz aletleri gibi) kendini savunma teknikleri ekleniyordu. Ancak  Tapınak  adı ile anılan bu ibadethaneler dışında yerel halk geleneksel olarak  savunma ağırlıklı ve kısmen saldırı içerikli aynı zamanda sağlıklı kalabilmek adına genel olarak CHUAN-FA olarak adlandırılan ve en popüleri Lei Tai olarak bilinen farklı savaş sanatı sistemlerini kendi aralarında zaten çalışmakta idiler.
Türk akıncılarının sürekli tehditleri manastırlarda ve yerel halkın çalıştığı   stillerin  içerisine saldırı ve hücum  teknikleri  eklenmesine neden olmuş ve böylelikle bu ilkel Kung-fu   çalışmaları daha sert tekniklerden oluşan stiller  haline gelmeye başlamıştı.MS. 1 yüzyılın ortalarında   Budizm öğretilerinin verildiği tapınaklardan birinin  baş rahibi  KWOK YEE dir. Bu isim Rahiplerin kendilerini savunabilecekleri teknikleri bir çalışma disiplini haline getirip tapınaklarda sistemli bir çalışma haline getiren kişi olarak tarihe geçer. Yerel halkın çalıştığı bireysel dövüş sanat tekniklerinden de faydalanan Kwok Yee  m.ö. 200 lerde Hua Tuo ile savaş sanatlarına giren ve aynı zamanda sağlık için yapılan günlük egzersizleri de   kombineler halinde çalıştırmaya başlayan ilk isimdir. Hekim  Hua Tuo isimli bir rahipte M.S. 150 ila 200 arasında Hayvan stillerinin disipline edilmesini sağlamış böylelikle oda kung-fu tarihine geçmiştir.
Hayvan stillerinin doğuşu ile birlikte  Kung-fu sistemi yepyeni bir yapılanma içine girmiştir. İşte tam da  burada  Çinliler tarafından üstü örtülen ve gizlenen bir noktayı da açıklamamız gerekir. Hekim Hua Tuo nun beş hayvanı figür olarak benimsemesi , aslında   Türk kültüründe ve Türk kavimlerinde sembol olarak oldukça yoğun kullanılan hayvan figürleri ile  Şamanist ritüellerdir.
Türk tarihi ve  mitolojisinde hayvan sembolizmi oldukça güçlüdür. Türk mitolojisindeki birçok kutsal sayılan hayvan ile birlikte  Şamanlıkta da    hayvan duruşu ve hareketleri  taklit edilerek o hayvanın ruhuna bürünülür ve o hayvanı taklit eden savaşçının yine aynı   hayvanın gücüne de sahip olduğuna inanılırdı. Ayrıca  Türkler  savaş tarihlerini belirlemek için güneş hareketlerine göre hazırlanan ve  tarihte   12 Hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır. 12 Hayvanlı Türk Takvimi  özellikle Asya coğrafyasında ve  Çin’de de eski tarihlerden  günümüze kadar  olarak kullanılmış ve kullanılmaya devam edilmektedir.
Taoizm felsefesi ve Budizm ile Şamanlık arasındaki etkilenmeyi ve Türk kültüründeki Hayvan kutsallığının Türkleri temsil eden birçok sembole dönüştüğünü göz önünde bulundurursak , hayvanlardan esinlenerek ortaya çıkan bu tekniklerin Türk kültüründen etkilenerek hayat bulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.İlerleyen yıllarda Hayvan hareketlerinin taklit edilmesi Taoizm felsefesi içerisinde de önemli bir yer tutacak  ve yine birçok tarihçi  bu ritüellerin Türkler için oldukça güçlü olan hayvan sembolizminden ve  Şamanist ritüellerden geçtiğini kabul edecektir.
M.S.4 yüzyıla geldiğimizde  Çin’de hızla yayılan Budizm ve Taoizm akımları halkın farklı kesimlerinde artık bir yaşam şekli olmaya başlamıştır. Bu dönemde özellikle 3 farklı Budist mezhebi ön plana çıkmaya başlar.
bu mezhepler Shaolin, Wudang ve Nan mezhepleri olarak bilinir. Zamanla Shaolin ve Wudang mezhepleri Kung-fu kuzey stili olarak tanımlanırken  Nan ise Çinin güney bölgelerinde daha yaygın olduğundan Güney stili olarak adlandırılacaktır.
Bu manastırların en büyüğü ve en popüleri kendisine bağlı 16 tapınak ile bilinen Shaolin  Manastırıdır. Bu  manastır Kung-fu sisteminin de temellerinin atıldığı ve disipline edildiği eski ve yeni tüm kung-fu stil ve sistemlerine öncülük edecek yer olarak tarihe geçecektir. Aynı zamanda  Manastırlar Budizm’in farklı  mezheplerinin merkezleri haline gelecek Shaolin mezhebinin yanında  Wutang ve Nan tapınaklarındaki mezhepler ile birlikte bu  tapınakların kendine özgü ve kendi özel isimleri ile yüzlerce  kung-fu  stili doğacaktır.
Kısaca m.s.1 yüzyıldan 4 yüzyıla kadar geçen sürede kung-funun gelişiminden bahsettik. Aynı tarih dilimleri arasında Çin coğrafyasın da Türk hakimiyeti olanca gücü ile devam etmektedir.
M.Ö 220 de başlayan büyük Hun imparatorluğu m.s. 200 lere kadar batı kuzey ve güney hun devletleri ile devam eder. Birinci ve ikinci chao hakimiyetleri ,Dia hanedanlığı ,Kidarite krallığı,Alkon ve nezak  hunları, kuzey liang lar ve kuzey wei yani tabgaçlara kadar birçok Türk devleti Çin toprakları üzerinde hakimiyet sağlamışlardır.Yani Shaolin manastırının kurulacağı tarihe kadar geçen sürede Kung fu oluşumunu ve gelişimini Türk hakimiyeti altında devam ettirecektir.
Bir sonraki bölümde Shaolin manastırının evveliyatı ve inşası ile ilgili şimdiye kadar hiç duymadığınız ve çok şaşıracağınız gerçekleri  ve yine  kung-fu sisteminin bu manastırda  doğuşunu kaleme alacağız.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.