OSMANLI’DA VE İSTANBUL’DA SPOR
Son yıllarda Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve özelliklede İslam dünyası coğrafyasında verdiğim seminerlerde, karşılaştığım Osmanlı ve Türk hayranlığına olan aşırı ilgi ve bu konuda gelen yoğun sorulara cevap vermede zorlandığımı hissettim. Osmanlı tarihi ve İstanbul’da geçmiş dönemlerde sporun nasıl yapıldığı hususunda araştırmaya teşvik edilmemin temel sebebi de budur.
Spora başladığım 1978 senesinden bu yana hep sporla ilgili araştırma içinde oldum ama daha çok mücadele sporları ilgi alanım olduğu için ve bu alanda idman yapmaktan müsabakalara hazırlanmaktan ve en önemlisi de geçimimi sağlayacak ekonomik kaynakların peşinden koşmaktan istediğim çalışmalara zaman bulamamıştım. Yıllar geçerken ben de önceleri müsabıklıkla başladığım spor hayatıma sonraları antrenörlük, hakemlik, idarecilik Avrupa ve Dünya şampiyonalarında muhtelif branşlarda çeşitli görevler alarak, hiç ara vermediğim sporla olan ilgi ve alakama, imam hatip lisesinden sonra fakültede spor yönetimini de okuyarak, spor konusunda eksik kalan alanlarımı tamamlamak istedim.
Tüm bu zaman zarfında özellikle de son yıllarda Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve özelliklede İslam dünyası coğrafyasında verdiğim seminerlerde, karşılaştığım Osmanlı ve Türk hayranlığına olan aşırı ilgi ve bu konuda gelen yoğun sorulara cevap vermede zorlandığımı hissettim. Osmanlı tarihi ve İstanbul’da geçmiş dönemlerde sporun nasıl yapıldığı hususunda araştırmaya teşvik edilmemin temel sebebi de budur. Bir taraftan araştırırken bir taraftan da notlar aldım. Aldığım bu notların Tüm milli sporcuların spor tarihlerini bilmeleri açısından ve yeni neslin yararlanması açısından, yayınlanmasına ve kitap olarak basılmasının faydalı olacağını düşündüm.
Geçmiş kültüründen koparılarak büyümüş bir neslin ferdi ve bu konudaki büyük eksikliği tüm spor yaşamı boyunca hisseden biri olarak, ecdadımızın yaptığı çalışmaları örnek almak ve yeni nesillere aktarmak amacıyla hazırladığımız bu kitapçığın benim gibi düşünenlere faydalı olacağını umuyorum.
Gördüm ki insanlık tarihinde insanoğlu yaşamak için avlamış, korunmak için savaşmış, gelişimi için de hareket etmiştir.
Önceleri zorunlu olarak yaptığı bu eylemleri sonrasında çeşitli gösterilere, daha sonrasında ise yarışmalara dönüştürmüştür.
Her millet ve toplum kendi inanç, kültür, örf ve adetlerine göre yaşam sürmüş ve sürdürmüştü. Yine bu anlamda yaptığı sporlara kurallar koymuş, giyilecek kıyafete, kullanılacak alet ve edevata karar vermiştir. Teknolojinin gelişmediği savaşların yapıldığı dönemlerde Ok, Yay, Mızrak, Gürz, Kılıç, Süngü ve benzeri ateşsiz silahların kullanılmasında maharetli ve güçlü orduların ipi göğüslediği bir gerçektir.
Spora önem veren devletlerin sağlıklı toplumlar yetiştirdiğini, bu toplumların sporla birlikte fenni ilimlerde ve teknolojide ilerlediği de bir gerçektir.
Osmanlının başarısında da bu gerçek tam olarak karşımıza çıkmaktadır. O zamanın en iyi silahlarına sahip olan güçlü Osmanlı Devleti aynı zamanda en iyi sporculara da sahipti. Tarihi belgelerle hazırladığımız bu çalışma araştırmalarımızda, bana yardımcı olan, Cumhurbaşkanlığı Dış ilişkiler ve Tanıtım Dairesi Başkanı Sayın Cevat EKİCİ, yaptığı araştırma çalışmalarını benimle paylaşarak büyük katkı sağlayan değerli hocam Doç Dr. Raşit GÜNDOĞDU’ya, çalışmaların kitap haline dönüşmesi hususunda büyük katkı sağlayan Mana yayınları sahibi abim Latif KINATAŞ’a ve diğer emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.
Bu çalışmamızın gençliğimize, sporcularımıza ve tüm okurlara faydalı olmasını temenni ediyorum.
Şükrü KINATAŞ